Emzirme Araştırması 2014 var elimde. Lansinoh markası 9 ülkede annelerin emzirme eğilimlerini araştırmış. O kadar ilginç ayrıntılar dikkatimi çekiyor ki; bu araştırmanın doktorlar, hemşireler, aile hekimleri ve hatta tüm eğitimciler tarafından incelenmesi iredelenmesi gerekiyor.
Türkiye’de anneler birer istisna!
9 ülkede yaşayan annelerle yapılan araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de anneler uzun ve istikrarlı emzirme süresi ile başı çekiyor. Örneğin Fransızlar 3-6 ay emzirme hedefi koymalarına rağmen bunu gerçekleştirebilen annelerin yüzdesi 31. Türkiye’de ise annelerin %53’ü 12-24 ay emzirmek istiyor ve %43’ü hedefine ulaşıyor.
Emzirmede 1. de biziz; utanan, suçluluk duyan da!
‘Bebeğimi sağlığı için emziriyorum’ diyen annelerimizin oranı %89. Harika!
‘Emzirmek, bir bebeği beslemenin en doğru yoludur’ diyor Türk annelerin neredeyse tamamı, %96,8
Ancak, “Bebeğinizi emziremeseydiniz kendinizi suçlu hisseder miydiniz?” sorusuna Türkiye’den %91 oranında ‘Evet’ gelmiş. Diğer ülkelerde de oran bu kadar yüksek olmasa da ‘evet’ önde iken, sadece Almanya’daki anneler yüzde 61 oranıyla “hayır” demişler.
Yine başı çektiğimiz bir başlık; Toplum içinde emzirmeyi yanlış buluyormuşuz, annelerin %20’si ‘Doğru bulmuyorum’ yanıtını vermiş. İngiltere, ABD ve Brezilya’da anneler dışarda emzirmeyi ‘tamamen doğal’ bulurken, Çin ve Fransa’daki anneler de ‘utandırıcı’ buluyorlarmış.
Türkiye’de toplum içinde emzirmeyi “utandırıcı” bulanların oranı yüzde 17; “yanlış” bulanların oranı ise yüzde 20 olarak karşımıza çıkıyor. Toplum içinde emzirmeyi “tamamen doğal” bulanların oranı yüzde 38 iken, Türk annelerinin yüzde 25’i toplum içinde emzirmeyi “kaçınılmaz” buluyor.
Tüm dünyada annelerin ortak sorunu “gece emzirmek için uyanmak”
Araştırmaya katılan dokuz ülkede de; “gece emzirmek için uyanmak”, emzirme zorlukları konusunda verilen en yaygın üç cevap arasında yer alıyor. Türkiye’de emziren annelerin yüzde 37,7’si bunun kendileri için en büyük zorluk olduğu görüşünde. Türkiye’deki emzirme zorluğu konusundaki en yaygın cevaplar ve oranlar ise şu şekilde: Toplum içinde emzirmek zorunda kalmak (yüzde 30,5) , emzirmeye bağlı yaşanan ağrılar (yüzde 30,2).
Araştırmaya katılan ülkedeki annelerin ve anne adaylarının büyük çoğunluğu göğüs pompası kullanıyor ya da kullanmayı düşünüyor
Lansinoh’un emzirme araştırmasına göre; Türkiye’de bu oran yüzde 72,6. Göğüs pompası kullanan ya da kullanmayı düşünen annelerin oranı yüzde 85 ile Çin’de en yüksek, yüzde 65 ile Fransa’da ise en düşük.
“Emzirme Araştırması 2014” nedir?
İngiltere, Amerika, Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Macaristan, Meksika ve Türkiye olmak üzere 9 ülkede, 18-40 yaş arasında, bebeği 2 yaşının altında olan 13 bini aşkın anne ve hamilelerin katıldığı araştırma sonuçları, dünya genelindeki farklılıkları ortaya koyarken, bir yandan da emzirmenin evrensel bir deneyim olduğunu gösteriyor.
Lansinoh Türkiye Araştırması 2014; 18-40 yaş arasında, bebeği 2 yaşının altında olan anneler ile hamilelerden 1.007 kişi örneklem alınarak, 7 ilde geçekleştirilmiştir.
Lansinoh Global Emzirme Araştırması 2014; 18-40 yaş arasında, bebeği 2 yaşının altında olan anneler ile hamilelerden 13.169 kişi örneklem alınarak, 9 ülkede geçekleştirilmiştir. Ülkeler; Amerika, İngiltere, Almanya, Türkiye, Fransa, Çin, Meksika, Macaristan ve Brezilya.
Lansinoh Emzirme Araştırması 2014’ün tüm içeriğine bu linkten ulaşabilirsiniz.
Terzi kendi söküğünü dikemezmiş! Eşimle birlikte yaz başında başladığımız projemize kendi sayfamda anca yer veriyorum. Bülteni aşağıda aynen paylaşıyorum, ilginizi çekerse birlikte sulu ve eğlenceli bir gün geçirelim! :)
Aile Albümünüzü Sualtı Fotoğrafları İle Zenginleştirin!
Çocuğunuzun sizinle birlikte veya tek başına, suyun büyülü dokusunda görüntülenmesini ister misiniz? Çekimleri eğlenceli, sonuçları çok farklı kareler sunan bu deneyimi siz de yaşayabilirsiniz.
Suda Çekim; Suyun içinde ve / ve ya kıyısında çekim
İpek ve Serdar Süer çifti, çocuklarınızı sualtında görüntülemeye talipler. Çocukları çok seven ve onlarla iletişimi yüksek olan ikili, çekimlere anne-baba olmadan çok önce başlamışlar. Aslen reklam yazarı olan Serdar Süer, hobi olarak sürdürdüğü fotoğraf aşkını, sualtı çekimleri ile profesyonel boyuta taşımış. Eski yüzücü ve yine hobi olarak fotoğrafla çok ilgili eşi İpek Süer ile birlikte fırsat buldukça Türkiye’nin kıyılarında tüplü ve tüpsüz dalışlarla sualtı çekimleri yapıyorlar. Sualtı fotoğrafçılığı dalında çeşitli ödülleri de olan Serdar Süer, eşi ile birlikte hazırladığı ve ses getiren bir proje kapsamında ilk kez çocuklar ile suda çalışma fırsatı bulmuş. Çiftin çocukları dünyaya geldikten sonra su altında çektikleri eğlenceli ve farklı fotoğraflar çok ilgi görmüş ve çevreden gelen ricalar artınca, talepleri değerlendirmeye başlamışlar.
Eğer siz de albümünüzde bu eğlenceli fotoğraflara yer vermek isterseniz kendilerine sudacekim@gmail.com adresinden ulaşabilir, sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz;
Tesadüfen öğrendiğim, ilk fırsatta da trenleri çok ama çok seven oğlumla gittiğim bu nefis ortamı anlatmasam olmazdı. Bursa’da eski bir istasyonun restorasyonu ile Osmangazi Belediyesi tarafından 2005 yılında hizmete sokulmuş, yemyeşil ve tarih kokan bir ortam burası.
Tarihi Merinos Tren İstasyonu Sosyal Tesisleri
1891 yılında faaliyete geçmiş bir istasyon olan Merinos İstasyonu, orjinaline sadık kalınarak çok şık ve sıcak bir mekan yaratılmış. Bir adet lokanta, bir adet cafe, ve büyükçe bir organizasyon/davet açık alanı mevcut.
Tesisin kapısından avluya girdiğinizde devasa bir buharlı lokomotif ve bir vagon karşılıyor sizi. Asırlık tarihi miras çınar ağaçlarının altında püfür püfür bir ortam düşünün. Hemen solda Şimendifer Lokantası isimli, klasik Türk mutfağı sunan bir restaurant var. Tertemiz ve her gün 22 çeşit taze yemek çıkıyor. Fiyatlar çok uygun.
Cafe Vagon
Restaurant ve Cafe yanyana zaten. Yemek yemek isterseniz içeri geçiyorsunuz; çay / kahve isterseniz ister bahçede ister ‘vagon’da oturabilirsiniz. Anladığım kadarıyla Bursalılar burayı daha çok düğün/organizasyon mekanı olarak tercih ediyorlar; büyükçe bir yeşil alanı var. Ancak Bursa dışından gelindiğinde ortam çok huzurlu ve ferah geliyor. Hizmet güzel, fiyatlar çok uygun, yemekler çok iyi, cafe kısmı ise -ihtiyacı karşılayacak kadar- yani bir Türk kahvesi, bir demli çay içmeden kalkılmaz bu muhteşem ağaçların gölgesinden.
Biz ailecek çok sevdik. Oğlum ayrılmak istemedi desem yeridir. Çocukla gidilir mi, evet gidilir, hatta gidilsin :) Küçük bir tahta kaydırak/oyun köşesi de var ama ben zaten burda herhangi bir çocuğun sıkılacağını sanmıyorum.
Tesisin sayfası ve iletişim bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz. Çektiğim fotoğraflarla bitireyim, hazırlıksız yakalandığım için telefonla çektiğimi belirteyim :)
Disney Channel’ın yepyeni çizgi filmi Star Wars Asiler’in dünya lansmanı kapsamında ailecek Forum İstanbul’a davetliydik. Multi Turkey bünyesindeki Forum Alışveriş Merkezleri ve Gordion AVM işbirliğinde çok özel bir etkinlik düzenlendi. Her yaştan Star Wars hayranının yanı sıra moda, sanat, televizyon ve cemiyet dünyasından ünlü simaların çocuklarıyla birlikte katıldı. Naz Elmas, Özlem Yıldız, Ayşe Kucuroğlu, Bennu Gerede, Ömür Gedik, Ebru Destan, Esin Övet, Ayşe Tolga, Tuğba Coşkun ve Oben Budak da oradaydılar.
Forum İstanbul’da “Star Wars Asiler” için Çekilen Işın Kılıçları’yla Guinness Dünya Rekoru Kırıldı!
İşbirliği kapsamında aralarında İstanbul, İzmir, Trabzon, Aydın, Mersin, Kayseri, Gaziantep, Denizli ve Ankara’nın bulunduğu 9 ilde eş zamanlı düzenlenen etkinliklerde toplamda 601 kişilik katılım ile “En Geniş Katılımlı Işın Kılıcı Eğitimi” kategorisinde Guinness Dünya Rekoru kırıldı. Rekoru takiben Disney Channel’da 4 Ekim’de yayınlanacak Star Wars Asiler’in 44 dakikalık özel bölümünün Türkiye’deki ilk gösterimi yapıldı.
Etkinliğin gerçekleştiği tüm illerde toplam 601 Star Wars hayranının oluşturduğu kalabalık sayesinde dünyada bir ilk gerçekleştirildi ve “En Geniş Katılımlı Işın Kılıcı Eğitimi” kategorisinde Guinness Dünya Rekoru kırıldı. Rekor denemesi sırasında katılımcılar Işın Kılıcı kullanmanın inceliklerini öğrendiler. Rekor tescili ile birlikte eğitim sertifikalarıyla ödüllendirilen katılımcılara daha sonra Türkiye’de ilk defa Star Wars Asiler’in 44 dakikalık özel bölümünü izleme fırsatı da sunuldu.
Macera 4 Ekim’de Başlıyor!
Star Wars Asiler, Türkiye’de 4 Ekim Cumartesi günü saat 11:00’de 44 dk’lık özel bölümüyle Disney Channel’da başlıyor. 17 Ekim’den itibaren ise her Cuma saat 18:00’de yeni bölümleriyle yine Disney Channel’da hayranlarıyla buluşmaya devam edecek.
Günlük hayatınızda, seyahatlerinizde ve en önemli anlarınızda size eşlik edebilecek, hem profesyonel bir kamera, hem de telefon özelliklerini bir arada bulunduran Samsung Galaxy K Zoom ile tanışmaya ne dersiniz?
Samsung Electronics, kamerasıyla öne çıkan yeni akıllı telefonu Galaxy K Zoom, gelişmiş dijital kamera teknolojisi ile Samsung’un Galaxy deneyimini bir araya getiriyor. Profesyonel kalitede görsel içerik üretme yeteneğine sahip, eğlenceli ve kullanımı kolay Galaxy K Zoom; kolay çekim, gerçek ışık özellikleri gerçek optik zum ve şık tasarımıyla kullanıcılara ihtiyaç duydukları mobil çözümleri sunuyor.
Kamerayı odak noktasına alan Galaxy K Zoom’un, profesyonel bir kameranın kontrol özellikleri ve fonksiyonlarını sunan gelişmiş teknik kamera sistemi bulunuyor. Galaxy K Zoom’un göz alıcı incelik ve şıklıktaki gövdesinde bulunan, kasa içinde gizlenebilen lens teknolojisi 10xoptik zum yapabiliyor. Ayrıca 20,7 megapiksellik BSİ CMOS sensör, ultra net ve ayrıntılı görüntüler oluşturuyor.
Düşük ışık şartlarında mükemmel sonuçlar sağlayan cihaz, hareketin neden olduğu bulanık görüntüyü önleyen Optik Görüntü Sabitleyici (OIS) özelliğine de sahip. Bu özelliklerle, cihazla optik zoom yapıldığında ve düşük ışık ortamlarında bile canlı ve net fotoğraf ve videolar (Full HD) çekebiliyor. Ayrıca cihazın Xenon flaşı, LED’lerden daha parlak bir ışık vererek görüntü kalitesini artırıyor ve doğal bir parlaklık veriyor. Bu sayede yetersiz ışık olan yerlerde bile Galaxy K zoom ile çok daha net ve kaliteli fotoğraflar çekebileceksiniz.
Bu kadar gelişmiş kamera özelliğinin yanında bir çok fonksiyonu da entegre eden Galaxy K zoom’un en dikkat çekici özelliklerini sizler için derledim;
Hassas ışık ve netlik dengesi sağlayan AF/AE (Otomatik Odak/Otomatik Pozlama) Ayrımı
Optimize edilmiş 5 farklı filtre ayarı sunan yeni nesil Pro Suggest moduyla; farklı bir filtre uygulaması kullanmanıza gerek kalmıyor!
Kullanıcılara selfie çekimlerini kolaylıkla zaman ayarlı olarak yapabilme imkanı veren Selfie Alarm sayesinde çok daha güzel selfieler çekebilirsiniz.
Hareketli bir nesneyi odaklanarak ve net bir şekilde çekmek için geliştirilen nesne izleme özelliği ise, sizin için özel olan her “an”ı yakalayabilirsiniz!
Galaxy K zoom, bir Galaxy akıllı telefondan isteyebileceğiniz bütün özelliklere sahip. Bu özelliklerden UltraEnerji Tasarrufu Modu pil tüketimini asgari düzeye indirerek yoğun bir gün içerisinde yaşayabileceğiniz şarj problemini de çözüyor.
S Health Lite kişisel fitness koçluğu yapıyor ve formunuzu korumanızda size yardımcı oluyor.
Studio uygulaması ise fotoğraf ve videoların kolaylıkla düzenlenmesini sağlıyor.
Bu teknik özelliklerin yanı sıra Galaxy K zoom’un tasarımı da oldukça güzel. Kompakt tasarımı sayesinde, üst düzey taşınabilirlik sunan Galaxy K zoom’un ergonomik kavrama özelliğinin yanı sıra şık ve özgün hatları, yumuşak ve rahat bir kullanım hissi veriyor.
Bursa Zoo’yu anlatmaya başlamadan önce hayvanat bahçelerinden, sirklerden, yunus parklarından, faytonlardan hatta kuş kafeslerinden, kısacası hayvanları doğal ortamlarından alıp ‘hapsettiğimiz’ hiçbir davranış ve ortamdan haz etmediğimi belirtmek isterim. Bilmeyenler olabilir diye şunu da ekleyeyim; Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar genelde dünyanın çeşitli yerlerindeki hayvanat bahçelerinde ya da hayvan barınaklarında doğmuş hayvanlar ve/ve ya onların yavruları. Tüm bahçelerin anlaşmalı olduğu ‘kardeş’ hayvanat bahçeleri var ve sistem genellikle doğan yeni yavruların değiş tokuşu şeklinde ilerliyor. Bugün artık ‘Afrika’ya gidip, bir fil alıp, bunu bahçemize koyalım’ gibi bir mantık yok yani. Onu görmemiş zenginler yapıyor, ayrı bir konu. Başlayabiliriz.
Bursa Yeşil, Bursa Zoo Yemyeşil!
Bursa Zoo, Soğanlı mevkiinde, benim çocukluğumda Bursa’nın dışında kalan bir ovada kurulu. İstanbul’daki ‘sıkış tepiş’ kafes görüntülerini silin hafızanızdan, burası resmi olarak ülkemizdeki dünya standartlarındaki tek hayvanat bahçesidir; tertemiz, ferah, yemyeşil bir doğa parkı, 206,000m2. Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliği’ne bağlı parkı açılışından beri (1998) sayısız kez ziyaret etmiş biri olarak söyleyebilirim ki, sürekli iyiye giden, sürekli bakımı yapılan bir park olmasından çok mutluyum. Hayvanat bahçesi bünyesi çalışanları arasında; 1 Ziraat Yük. Mühendisi (Zooteknist), 2 Ziraat Mühendisi (Zooteknist), 3 Veteriner Hekim, 2 Biyolog bulunmaktadır.
Çok geniş bir alan olduğunu ve vaktiniz dar ise planlı hareket etmeniz gerektiğini belirtmeliyim. 9 gölet, 3000’e yakın ağaç, 3 kafe, 1 çocuk köyü/parkı, sukuşları bölümü, sürüngenler binası, küçük Afrika hayvanları yapıları, yürüyüş yolları ve daha niceleri mevcut. Giriş kapısından sağa dönerek aslanlardan başlarsanız nispeten planlı bir yol izlemiş olursunuz. Sürekli sağa gittiğinizde sırasıyla; aslan, kaplan, jaguar, maymun, lemur alanlarını göreceksiniz. Yol kendiliğinden sizi geriye döndürecek ve Afrika Savanı, yani; zürafalar, devekuşları ve zebralarla burun buruna geleceksiniz. Bunların hemen yanında küçük bir gölette pelikanlar, ördek çeşitleri ve su kaplumbağaları var.
Zürafaları geçip yürüyüş yolundan ayrılmazsanız; ortada bir köy alanı göreceksiniz. Bursa Cumalıkızık köy alanından esinlenen köy meydanında tüm çiflik hayvanlarını görebilir, yalnızca bu noktada hayvanları elleyebilir, besleyebilirsiniz. Kaydıraklı, salıncaklı büyükçe bir çocuk alanı da hemen burada yer alıyor.
Bu meydanın hemen solunda dev bir kafes göreceksiniz. Kafes, yarım küre şeklinde ve içinde tüm kuşlar serbestçe uçuyor, yaşıyor. Yanlış anlaşılmasın, kafesin yapısı çok geniş, kuşlar dilekleri gibi girip çıkabilmelerine rağmen, ayrılmıyorlar. Kürenin altı sukuşları bölümü. Flamingolar da burada. Yapının içindeki tahta gözlem evine çıkın, cıvıltıları dinleyin ve parka tepeden bakın.
Köy alanının sağından devam ederseniz, lamalar, oklukirpi, domuzlar, vahşi kuşlar (burada yavaşça geriye dönmüş oluyorsunuz artık) kurtlar ve ayılar karşınıza çıkacak. Ayıların alanına vardıysanız tekrar karşınızda köy meydanını göreceksiniz. Turu tam tamamladınız, sağdan devam ederek tavşanları geçerek kapıya geliyorsunuz.
Bursa Zoo’da yeme içme
Park girişinde hemen sağda bir çay bahçesi / kafe var. Çay, kahve, soğuk içecekler, gözleme, tost, hamburger, patates kızartması ve hazır paketli ürünler (bisküviler, cipsler, dondurma,vb) satılıyor. Fiyatlar çok uygun, hatta ucuz. Bana sorarsanız gözleme öneririm.
Safari Cafe, Afrika hayvanlarının serbestçe dolaştığı kısmın kenarında. Öyle keyifli bir manzarası var ki, içeriğinin zayıflığının pek önemi yok benim için. Soluklanmak, soğuk bir içecek ve ya kahve içmek isterseniz burayı tercih edin. Önünüzden zebralar geçerken kahvenizi yudumlayın. Menü yok desem yeridir; tost, ayran, çay, soğuk içecekler.. ve yine paketli ürünler.
Bursa Zoo’da yavru hayvanların olması, hayvanların huzurunun göstergesi kanımca.
Köy Meydanı. Burada çeşit nispeten daha fazla. Gözleme, yaprak sarma, kahvaltı tabağı, mercimek köfte gibi genellikle günlük değişen lezzetleri, hazırlanmış paketlerde alabilir, hemen yanındaki piknik masalarında yiyebilirsiniz. Çay, kahve, ayran, soğuk içecekler mevcut, tepsi ve self servis ile alabiliyorsunuz.
Ekstralar
Okulla ve ya grupça gelmek isterseniz ciddi indirimler var. Ayrıca önceden haber verildiğinde size bir rehber eşlik ediyor. Mikrafonla anlatarak size tüm parkta eşlik ediyor.
Köy meydanında küçük bir satış alanı var. Burada -kalırsa- köy ürünleri satılıyor; erişte, yumurta, salça, yağ gibi.
Giriş kapısında bir hediyelik dükkanı var. Ancak yurt dışı örnekleri gibi buraya özel ürünler değil, sıradan, her yerde görebileceğiniz hayvanlı ürünler (peluş oyuncak, anahtarlık vb) ürünler satıyor.
Eleştirilerim
Tuvalet yalnızca parkın girişinde ve çok yetersiz. Üstelik -kullanıcılara bağlı olarak- kirli. Buranın temizliğinin çok daha sık yapılması, parkın çeşitli noktalarına da tuvalet eklenmesi gerekiyor. Bu standarttaki bir parka yakışmıyor tuvaletler.
Çocuk arabası / engelli parkuru. MALESEF YOK. Yerler yumuşak toprak ve mıcır taşı. Bebek arabası yürütmek tam bir işkence. Çok acil yolun ez azından bir kenarına ve tüm parkı dolaşabilecek şekilde (tahta olabilir) özürlüler ve tekerlekli araçlar için yol yapılmalı. Tekerlekler kesinlikle bu yolda gitmiyor!
Tüm uyarılara ve yazılı yönlendirmelere rağmen hayvanlara yem atanlar, çitlerin arkasına geçenler oluyor. Güvenliğin (hayvanların güvenliğinin!) sağlanması gerek.
Gelenler arzu ettiğinde hayvanat bahçesi haritası her zaman verilemiyor. Bence her ziyaretçiye kesinlikle harita sağlanabilmeli.
Önerilerim;
Parkur yorucu. Hava sıcak ise mutlaka şapka, sinek ilacı, geziye başlamadan önce su alın yanınıza. Evet girişte su satılıyor ama bittiğinde başa dönüp almak yorucu.
Bursa dışından geliyorsanız karnınızı burda doyurmayın :) Parkın hemen yanında Botanik Park ve girişinde restaurantlar var, Bursa’nın klasik lezzetlerine orada doyun derim.
Bence burayı ziyaret etmek için en uygun zaman bahar ayları; Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim. İki dönemde de doğası muhteşem oluyor, fotoğraf çekmek isteyenler için ışık ve görsellik müthiş oluyor.
Alerjik bünyeli iseniz ve/ ve ya çocuğunuz öyle ise tedbirli olun. Çok sayıda çiçek, böcek, ağaç ve malum hayvan çeşitliliği astım ve alerjiye meydan yaratıyor. Dikkatli olmanız gerek. İlaçlarınızı yanınızda bulundurun.
Bursa Zoo giriş ücretleri ve ziyaret saatleri
Yetişkin 3,50tl Çocuk 2,50tl. Grup indirimleri mevcut. (Eylül 2014)
Bahar Sezonu 09:30 – 19:00 Nisan, Mayıs, Eylül, Ekim
Yaz Sezonu 09:30 – 19:00 Haziran, Temmuz, Ağustos
Kış Sezonu 09:30 – 17:00 Kasım, Aralık, Ocak, Şubat
Bursa Zoo Ulaşım
Bursa içinde Bursa Zoo için tebelalı yönlendirmeler mevcut. İstanbul yönünden gelecek olanlar, Yalova yolu üzerinden hiç ayrılmadan Bursa’ya girin, sağda önce İkea’yı ve az sonra Özdilek binasını geçer geçmez sağa İzmir yönüne sapmalısınız. Bu kavşakta Botanik Park tabelası mevcuttur. Saptıktan kısa bir süre sonra yolun sağında karşınıza dev bir zürafa çıkacak, kaçırmanız imkansız :) Ankara – İnegöl yönünden gelenler ‘Soğanlı’ ve ‘Botanik Park’ levhalarını, İzmir yönünden gelenler ‘İstanbul’ ve sonrasında ‘Bursa Zoo’ tabelalarını takip etmeli.
*Hayvan fotoğrafları bana aittir. izinsiz kullanılamaz. İPEK SÜER.
Biz anneler, çocuklarımız ile ilgili endişelerimizden dolayı onların potansiyelini bazen göremeyebiliyoruz. Oysa hayata bir de onların gözünden bakmayı denesek…. Hayata çocuklarınızın gözlerinden bakıp, gülümsemeye ne dersiniz? Endişeleriniz onların yaşayarak öğrenmesinin önüne geçmesin…
Benim oğlum evimize çok yakın bir yuvaya gidiyor. Yaz tatilinde okulumuz hizmetine devam etti etmesine ama, ailesiyle tatile çıkan ve ya yazlığa giden çocuk sayısı o kadar fazlaydı ki, oğlum sınıfta 3-4 arkadaşıyla kala kaldı. Ben ne yaptım? Ben de Bulut’u okuldan aldım, en azından sınıf eski neşesini bulana kadar gitmesini istemedim. Doğru mu yanlış mı, bilmiyorum. Kendimce geçerli sebeplerim vardı ki, onları da aşağıda uzunca yazdım. Yazdım çünkü birilerinin işine yarayabileceğini düşündüm.
Oyun grubu ile başladık
Oğlum ilk kez 18 aylıkken oyun grubuna başladı. Haftada 3 kez, ay olarak en yakınlarıyla 5-8 kişilik oyun grubunda 2 saat oynuyorlardı. Sadece oynamak. Bulut çok rahattı, daha ilk günden arkasına bile dönüp bakamadan beni bıraktı. Her yönden sosyalleşmesinin faydasını gördük, örmeğin başladıktan sonra sadece bir ay içinde akıcı konuşmaya başladı. Sanki bunu beklermiş gibi.
Bir sonraki döneme (24 aylık olmuştu) 5 yarım gün başladık. Yine herşey yolundaydı. Çok mutluydu, çıkmak istemiyordu; öyle ki ordaki süremiz dolduğunda hep birlikte çoluk çombak parkta oynamaya devam ediyorduk grup arkadaşlarıyla. Fakat gittiğimiz yer sadece oyun grubuydu ve Bulut 2,5 olunca yeni arayışa girdik mecburen.
Evimize çok yakın ve çok güvendiğim bir arkadaşımın da önerisiyle bir anaokuluna başladı bu kez, Yine haftada 5 gün, yarım gün. Neden yarım gün tercih ettin derseniz; Biz Bulut’la daha iyi iletişim halinde olabilmek için 24 aylıktan itibaren profesyonel yardım alıyoruz, yarım gün devam etme kararını da ekiple beraber verdik. “Okulda çok mutlu, çok sosyal, her şey çok yolunda. 2,5 yaşında 5 tam gün yaparak her hangi bir olumsuzluğa mahal vermeyelim şimdilik” dedi doktorumuz. Zaten yarım gün de olsa ‘çocuksuzluk’ tüm işlerimi halletmeme yetiyordu. Yardımcısız ve bakıcısız olduğumdan okulda geçen 2,5 saat bana ilaç gibi geliyordu. Olanlar yaz döneminde oldu.
Yaz döneminde sorunlar başlıyor…
Bulut 3 yaşını geçmiş, 5 yarım güne çok alışmıştı. Yaz dönemi geldiğinde öğretmeni tatile çıktı, olaylar bundan sonra başladı. Belirli bir programın olmayışı ve çocukların sürekli bahçede boyama vb yapmaları ve asıl önemlisi stajer öğretmenin -çok sonradan öğrendiğim- olumsuz davranışları Bulut’u okuldan soğuttu.
Travmayı atlatmak için ‘rutin dışı’ aktiviteler yaptık.
Koşarak okula giden çocuk gitti, yerine okulun sokağına bile girmeyen, kendini yerlere atan çocuğa dönüştü. Zorlama ile hiç bir yere varılamayacağını artık öğrendiğimden acil danışmanlarımıza başvurduk. ‘Problem büyük’ dediler, çocuğun okulda sürekli cezalandırıldığı, dışlandığı, sınıfta tek başına bırakıldığı ve bunun gibi -başımdan aşağı kaynar sular döken- bir çok ayrıntı çıktı oyun terapisinde ortaya. Okula mecburi ara verdik, ‘En az 2 hafta bambaşka şeyler yapın’ dedi doktorumuz, kendimizi parklara, dağlara, kamplara vurduk. 1 ay ara ile başladık. 3 ayda anca toparladı. Ve.. okul değiştirdik.
3,5 yaşında başladığı yeni ana okulunda tam 1 yılı geride bıraktık. Bu okulda da doğal olarak öğretmen izinleri başlayınca açıkcası gerildim. Risk alamadım. Bulut düzen istiyor, bir iş planlı programlı saatinde yapılırsa inanılmaz mutlu. Ve ben işte bu sebeplerden yazın okula ara verdim.
Dinleyin!
Hep diyorlar ya uzmanlar ‘Her çocuk farklı’, evet aynen öyle ve onu en iyi siz anlayabilirsiniz. Önsezilerinize güvenin ve uyanık olun diyorum, ama gerçekten uyanık olun. Çocuğun kendi kendine oyun oynarken konuşmalarını dinleyin, ne ipuçları duyacak ve şaşıracaksınız!
Konuyla ilgili olarak bir öneride bulunmak isterim; KatkisizSevgi.com isimli sitede ‘Okula Dönüş’ başlığı altında okula başlangıç, korkular, ödevler ve daha bir çok konuda uzman görüşleri ile hazırlanmış destek yazıları bulabilirsiniz. Sayfaya buradan ulaşabilirsiniz.
Eve girerken anahtarı çevireceksin, başka kimse kılını kıpırdatmazken o koşup gelecek. Bir kez değil, birkaç kez değil, her seferinde gelecek. Sen telaşla içeri dalarken o ayaklarına dolanacak, o kadar itekleyecek ki ayağını bacağını, kıpırdayamayacaksın. Çekil kızım, çekil oğlum dedikçe coşacak.
Ayağından başına scan edecek seni adeta. Neredeydin, kimlerleydin kayıt alınacak, gerekirse hesap sorulacak. Uzun bir “mıııııııh!” veya “Kııııııh!” yemen muhtemel. Elinden bıraktığın her bir torbaya kafa sokulacak, mümkünse bir tanesinin içine atlanıp evin içinde iki tur dönülecek. Poşetlerin kağıt olanı daha makbul olacak, poşetlerin eve gelişi günlerce kutlanacak.
Parmak ucunda tuvalete gideceksin. Kapında bitecek. Çıkana kadar gözünü kapı koluna dikip miyavlayacak. Üşenmeyip içeri alırsan daha fena. Onunla ilgilen diye türlü şaklabanlık yapacak, musluğa pati atıp 3-5 damla düşürecek, sonra patileri silkeleyecek, küvete girecek, banyo perdesinin arkasındaki gizli düşmanlarla savaşacak, belki perdeyi kafasına indirecek. Sen diş fırçalarken kendine bakma ona bak diye, aynanın önündeki incecik rafa bile çıkabilir; çıkamazsa da tek tek üstündekileri aşağı atacak, arkasından hayretle bakacak. Sonra bi tane daha, bi tane daha. Ayrıca çamaşır makinesinin kapağını açmak için günlerce uğraşacak. Açık bulursa ya içine girip kurulacak, ya içindekileri zevkle yere boşaltıp zaferle yığının tepesine oturacak.
Sen çamaşırı asarken o alttan çalışacak. Her astığın parçaya saldıracak. Onu yukarı alacaksın, bu sefer taktığın her bir mandala takacak. Onları kemirmeye kalkacak, senin ellerine patiler atacak. İtekledikçe daha çok coşacak, 3-5 temiz çamaşır yere düşecek. Çamaşır toplamak ise daha maceralı. Yazarken bile yorulur insan.
Sonra ütü var. Sen ütü yaptığın süre boyunca, sanki dünyadaki en hayranlık uyandırıcı işi yapıyormuşsun gibi senden gözünü ayırmayacak. Sen bir saniye arkanı döndüğünde mis gibi sıcakcık çamaşırların en üstüne gururla yatmış olacak.
Dolap ve çekmecelerde boşluk doldurmaca oyunu var bunların bir de. Boş değilse de boşaltırlar ha… Sen istediğin yöntemi geliştir, yok! O çekmece boşalacak, veya o kazaklar itilerek arkasına geçilecek!
Televizyon izletmeyecek, sen kumandayı ekrana uzattıkça o kumandanın köşesinde çenesini kaşıyacak. Koltukta kaç kişi olursa olsun kendine yer açacak, gerekirse itekleyecek ve sığışacak. Tıkırtısından sürekli tv sesini bir tık yükselteceksin. Zaten kucağında uyuyacak bir bardak suya muhtaç kalacaksın. Kendi evinde emir kulu olacaksın.
Eve geç kalamayacaksın. Dışardaysan sürpriz gelişen planları pas geçeceksin. Çantanda çocuğunun 3 gün yetecek kadar kıyafeti, acil durum ilacı püsürü vardır ama hazırlıklı çıkmadıysan tıpış tıpış eve döneceksin onun için.
Alışverişin hiç bitmeyecek. Olmadık zamanda maması biterse inadına 10 markette bulamazsın istediğini. Hazırlıklı olacaksın. Dünyanın sonu geliyormuş gibi stok yapacaksın. Hangi markayı kim nerede kaça satıyor, işin kurdu olacaksın. Piyasadaki kum çeşitleri hakkında doktora tezi yazabilecek kadar çok şey bileceksin.
Çok sevdiği arkadaşların olacak, sinir olacaksın. Hiç sevmediği arkadaşların olacak yine sinir olacaksın. Yeri gelecek, eve gelen elini kolunu oynatamayacak, ayak-el-parmak saldırısı tehdidi altında sohbet ortamı yaratmaya çalışacaksın.
Yok yok, sen kediyi boşver. En iyisi iyi bir komşu. Sıkıldın mı, çat karşında. Bardağını istediğin yere koyarsın, ayağını istediğin yere uzatırsın. Yoksa öbür türlü ne asla ve asla düzgün durmayan kilimlerle baş edebilirsin, ne de bu kadarı fazla dedirtecek karşılıksız sevgiyle.