Blogcu Anne Elif Doğan ile röportaj yapmak istiyordum, ona sorularım vardı fakat her zaman sorulan şeyleri takrarlamak istemiyordum. benim merak ettiklerim işin teknik yanı, psikolojik yanı, hissettikleriydi…
Elif çok samimi cevaplar verdi. buyrunuz, keyifli okumalar;
-Elif, çok takip ediliyorsun, sosyal medyada anneler arasında tam bir ‘celebrity’sin diyebiliriz. oğlunun yemek yerken fotoğrafını koyduğunda kaşığın markasından, yerde neden halı olmadığına kadar sorularla karşılaşıyorsun. neler hissediyorsun?
“çok hoşuma gidiyor. aslında yol göstermek için paylaşmıyorum, yaptığım şeylerin doğruluğu konusunda bir iddiam yok. ancak paylaştığım şeylerin fikir veriyor olması beni mutlu ediyor. ben sosyal medyayı şöyle yorumluyorum: “ben ortaya koyarım, isteyen istediğini alır.” kimi kaşığın markasını soruyor, kimi saat kaçta yatırdığımı. bu tür soruları yaptığım doğru olduğu için değil, “burada bir anne de böyle yapıyor” demek için yanıtlıyorum.”
-yazılarında -nasıl desem- biraz ciddisin. tanışıldığında şeker ve eğlencelisin. yazılarında tam bir anne resmiyetinde olduğunu hissettiriyor bu bana. hangi ruh hali seni daha çok yazıya itiyor, hiç farkettin mi? var mı bir kıstası?
“hiçbir şeye şaşırmadım bu ciddiyet konusuna şaşırdığım kadar! bunu bana ilk söyleyen de sen değilsin, çok ilginç geliyor bu durum. yazı dilinin verdiği donukluk olsa gerek, yoksa gayet melodili (!) konuşan bir insanımdır aslında. hangi ruh halinin beni yazıya ittiğine gelince — sanırım daha çok olumsuzluklar. ve kafamda çözemediklerim. yani “elimde bir sihirli değnek olsa böyle yapardım” dediklerim. blogum benim sihirli değneğim. çözemiyorum belki ama yazıp rahatlıyorum. olumlu anları ise daha çok görsellerle paylaştığımı fark ediyorum. instagram bunun için harika ve çok mutlu bir mecra.”
“hemen her gün. ancak son zamanlarda kitap yüzünden arayı açtığım oldu.”
“evet, ve o noktada onlara saygı göstereceğim. ileride pişman olacakları, utanacakları bir şey yazmamaya özen gösteriyorum. ve kendileriyle dalga geçecek özgüvene sahip olurlarsa çok fazla sorun yaşamayız diye umuyorum, ama bu konuda daha fazla bir şey söylemeyeyim nitekim büyük konuşmaktan korkarım. ne dersen tersi olur ya! “
“evet, diyorum. ama bunu zorunlu hissettiğim için değil, içimden geldiği için yapıyorum. bazen de çok konuşulan bir konudan gına geliyor, uzak durmak istiyorum.”
“yorumlar bu işin vazgeçilmezi. blogun yorum kısmı olmasaydı blog bugünkü haliyle var olmazdı. çok şey öğreniyorum yorumlardan, her biri çok kıymetli benim için. normalde “son sözü illa ben söyleyeceğim” diyen bir insandım, ama blog tutmaya başladığımdan beri “büyüdüm.” olumsuz yorumlara, eleştirilere karşı bazen kendimi bile şaşırtan bir tolerans geliştirdim. bugüne kadar ciddi anlamda rahatsız olduğum yorum sayısı bir elin parmağını geçmez, onlar da gerçekten çizgiyi aştıkları ve işi hakarete vardırdıkları için…
sindiremediğim tek şey, ister blogdaki yorum olsun, ister sosyal medyada bir yanıt, bir insanın karşındakini tanımadan, bilmeden, sırf rahatsız etmek için bir şeyler söylemesi. bunu anlayabilmem mümkün değil. karşıdakini görmemek, tanımamak, ona istediğin şeyi söyleyebilmek özgürlüğü vermemeli insana.”
“evet, yaklaşık iki senedir ajans desteği alıyorum. blogda sayılı güvendiğim markaların tanıtımlarına yer veriyorum. ajansım bu işbirliklerinde bana destek oluyor, aynı zamanda iletişim danışmanlığı da veriyor.”
“çocuklar doğduğundan beri bu kadar heyecanlanmamıştım. tepkileri büyük bir merakla bekliyorum.”
“evet, gittiği yere kadar devam. bu kadar severek yaptığım bir uğraşı yakın zamanda bırakmayı hiç düşünmüyorum.”