Etiket arşivi: çocuk sineması

Yeni başlayanlar için Lego

Blogumu ve özellikle de instagram hesabımı takip edenler Lego’yu ne kadar sevdiğimi ve koleksiyoneri olduğumu bilirler.. Öyle ki özellikle hafta sonları sırf şu soruyla arayan arayan arkadaşlarım olur ‘Şu an mağazada Lego bölümündeyiz, hangisini önerirsin?’ Oğlumla yaptığımız bir şeyi paylaştığımda da en çok gelen soru ise ‘Bu hangi set?’

İşte bu 2 soru bu yazıyı yazma sebebimdir, çünkü az sonra yazacağım sebeplerden diyeceğim şu ki SETLERE O KADAR DA TAKILMAYIN :)

Lego Duplo

Lego Duplolar bildiğiniz gibi küçük çocukların rahatlıkla tutabilmesi için daha büyükçe Lego parçalarıdır. Kocaman bir kutuya bir sürü para verirsiniz, eve gelip açtığınızda önünüze çıkan 5-6 parça nedense çok az gelir. Doğru, çünkü azdırlar! Duplolar 1,5-5 yaş arasına hitap eder, en azından kutu üzerinde yazan budur ancak benim gözlemlediğim eğer çocukta bir tak-çıkar-üret mantığı oluşmuşsa, bundan zevk alıyorsa 3,5-4’ten sonra Duplolar kesmez… Peki parayı boşa harcamamak için ne yapmalı?

Duplo almak için en ideali :  Çocuğun en seveceği/ sevdiği karakteri ele alın; bir çiftçi mi, bir ayıcık mı, bir itfaiyeci mi, artık her ne ise. İçinde adam veya karakter olan küçük bir set alın. Mesela bir adam ve küçük bir araç, bir çocuk ve bir hayvan gibi. Fakat bunun yanında da, Lego Duplo yedek parçalarından oluşan kutu setlerden edinin. Film karakterleri, çifte lisanslı ürünler her zaman 2 kat daha pahalıdır; bir ürünün Disney prenseslisini değil de sadece ‘kız çocuk’lusunu alırsanız acaip kar edersiniz. Aslında bu tüm oyuncaklar için geçerli, o an için çok seviyor gözüktükleri bir karakteri 6 ay sonra hatırlamıyorlar bile; en iyisi standart figürlerden şaşmayın. Büyük paralara alacağınız bir McQueen’li setin, çocuk bir sonraki filmde uçakları keşfettiğinde pabucu dama atılabilir, gibi. Tek bir set alacaksanız örneğin, tavsiyem Duplo My first train set’dir. Adam ve hayvan figürü, tekerlekler, değişik tuğlalar ve kız erkek farkı gözetmeyen yapısıyla 4dörtlük bir başlangıç seti.

Hazırladığım görsel size fikir verebilir;

lego-duplo-set

Yeni başlayanlar için Lego;

Ben uzman değilim ama benim gözlemlediğim, çocuk yutmuyorsa etmiyorsa 4  yaşından itibaren çok güzel bir şekilde Lego oynamaya başlayabilir. Lego’nun özellikle yeni başlayanlar için çıkardığı setleri çok iyi. Çocuk ileri seviyedeki bir Lego aracını, aynı boyutta, aynı görünümde yapıyor, fakat çok daha az parçayla ve daha basit montajla. Bu setlerin ismi Lego Juniors. Özellikle kız çocuğu olan aileler Lego Friends serilerine yöneliyor, ben tavsiye etmiyorum, çünkü figür boyları farklı ve tüm dünyaları pembe-mor-eflatun arasında geçiyor. Lego Juniors serilerinde de -illa ayrım yapılacaksa- kızlara hitap eden çok güzel setler var.

Lego setleri biriktirirken

Lego Juniors setlerden bir tane edinin. İlgi alanına göre seçebilirsiniz. Klasik tuğlaların dışında ne gibi değişik parçalar olduğuna bakın kutu üzerinde. Hayvanlar, pencereler/kapılar, araçlar, ağaç/çiçek gibi dekorlar, gibi. Bunun yanına yine, arzu ettiğiniz boyda bir yedek parça kutusu alın. Yani figürlere ve hayvan, tekerlek, çatı gibi parçaları minik setlerle alabilir, asıl zenginliği yedek parça kutularıyla sağlayabilirsiniz. Ve bence Lego City serilerinden şaşmayın. Duplo’da anlattığım gibi birincisi; bir çizgi karakterin Legoları çok daha pahalı, ikincisi ve daha önemlisi; çocukların o karakterlere olan ilgisi geçici. Lego City setleri ise ben kendimi bildim bileli varlar, ve her konuda, her ilgi alanına göre bir set mutlaka bulunur ve o yönde sürekli geliştirilebilinir. Örneğin;

lego-juniors

Zemin de önemli bir ayrıntı. İlk olarak yeşil zemin alabilirsiniz. Bunu 2’li asfalt yol zemini izleyebilir. İlk etapta büyük bir kare zemin işinizi görecektir, zamanla çocuğun ilgisine göre arttırırsınız.

Ayrıca eğer İstanbul’daysanız Legoland‘deki satış mağazasında (Legoland’e girmenize gerek yok) kilo ile Lego parça satışı var. Tekerlekler, pencereler, çiçekler… 100gr.mı 25 tl şu an için. 100 gr az değil, ben kabaca hesapladım, tam ihtiyacınız olanı alabildiğiniz için pratik olabilir. Yine burada kendi arzunuza göre oluşturduğunu tek bir figür de 10tl. Bazen sadece tek bir adam için 25tl.lik setleri aldığımızı düşünürsek, bu da ‘nispeten’ hesaplı kalıyor.

İlgili paylaşımlarımı Pinterest sayfamda ve Instagram’da takip edebilirsiniz; #ipekslegos

*Kapak photo-credit : Balokov

 

Charlie Brown ve Snoopy Filmi

Charlie Brown ve tüm Fıstıklar / Peanuts karakterlerini ilk kez beyaz perdede göreceğim için çok heyecanlıydım! Kuzenimden bana bulaşan ve çocukluktan beri devam eden bu çizgi seriye olan sevgim, zamanla koleksiyonerlik boyutuna ulaştı. Uzun lafın kısası, öngösterim salonunda en heyecanlılardan biri olabilirdim. Endişelerim de yok değildi.

Charlie Brown ve Snoopy Filmi

Yukarda izleyeceğiniz fragmanı ve benzerlerini izlediğimde çok endişelendim. 1950’lerden gelen bir klasik, 2 boyutlu çizimlerine kısa kısa parodilerine alışık olduğumuz karakterler, uzun metrajda nasıl olacaktı? Hikaye konulu mu olacaktı, mini dizileri gibi geçişler mi olacaktı? 90 dakikalık film bir hikayeyi anlatacaksa, karakterleri tek tek tanımak gerekirdi ki, bunu da hikayenin içine yedirmek zor olmalıydı..

Hepsinden ötesi, tüylüleri hareket eden bir Snoopy ve Woodstock gözümüze nasıl görünecekti?

Film başladığı anda beni mutlu eden, seslendirmenin çocuklar tarafından yapılmış olmasıydı. Charlie Brown dışında tüm seslendirmeyi çok başarılı buldum; Charlie’nin daha bezgin konuşmasına alışmıştım yoksa teknik olarak o da başarılıydı.

Yönetmen Steve Martino, Buz Devri 4’ten tanıdığımız isim, bence çok başarılı bir film çıkarmış ortaya. Az önce bahsettiğim tüm kaygı duyduğum konular filmin içine çok güzel yedirilmişti ve ‘karakterlerin özelliklerini anlatabilmek’ gibi detaylar daha ilk 10 dakikada toparlandı. Yani hayatında hiç Peanuts karakterleriyle tanışmamış olan birini de, film içine alabiliyordu.

Hikaye, Charlie Brown’un meşhur aşkı ‘Kızıl saçlı kız’ın okula gelmesi ve Charlie’nin ona açılabilme çabası üzerine kurulu. Charlie, şanssızlıkları üzerinden atıp silkinsin ve Peggy Jean onu yepyeni bir Charlie olarak tanısın ister ve değişmek için de bir takım şeyler deneyecektir. Elbette karakteri gereği(!) her şey yine sarpa saracak, ama kızıl saçlı kız onu ‘gerçek’ haliyle beğenecektir. Hikaye 2 cümle ile bu, ama gelin görün ki 50 yılın 18bine yakın çizgi bantlarından en klasikleşen, en ikonlaşan anların hepsi filmde var. Az öce dediğim gibi, hiç bilmeyen biri filmden zevk alacaktır, ama bilen/seven biri ağzı kulaklarında çıkabilir.

Neler mi var? Charlie ve uçurtma yiyen ağacı, aralara serpiştirilmiş ‘klasik’ buzda kayan çocuklar sahnesi, ‘balkabağı’ ve ‘yılbaşı’ hikayelerine göndermeler, Snoopy ve kardeşlerine göndermeler, meşhuuur sınıf içi öğretmen dialoglarından sahneler, Snoopy’nin Kızıl Baron hikayesi, Snoopy’nin Joe Cool halleri, Snoopy’nin kız arkadaşı, Snoopy ve Linus’un battaniyesi durumları, Snoopy-Lisa ilişkisi, 50yıl önceki ilk çizgilerden tanıdığımız Shemmy, Woodstock ve ekibi, ve süpriz.. Pig-Pen’in temiz göründüğü an! Arzu ederseniz Snoopy’de kim kimdir yazıma da göz atabilirsiniz.

Bu arada, çocukların kıyafetlerinin dokuları (yünler, penyeler, jeanler..), saçları, hayvanların tüyleri, ayakkabılarının hafif kirli oluşlarına kadar o kadar detaylı iş çıkartılmış ki.. Bu dokuları ve saç-tüy meselesini bu kadar 10 numara 5 yıldız  bir tek  “Up / Yukarı Bak” ta görmüştüm. 

Yazarlardan Bryan Schulz, filmi Snoopy’nin değil, Charlie Brown üzerine kurguladıklarını özellikle belirtmişti.  Bir öngörüde bulanayım mı? Bence, 2. ve hatta 3. film de gelecek. 2.film ‘yaz tatili’ temalı olacak ve bolca kampçılık, izcilik, baseball temaları içerecek. 3.film ise Snoopy’ye hakkını verecek ve tamamen Snoopy ve kardeşleri üzerine kurulu olabilir. Sıralama yer değiştirebilir ama ben devamının geleceğini düşünüyorum. 

Ancak ben yine de ülkemizde çizgi filmlerin yalnızca dublaj seçeneği ile gösterilmesine karşıyım. Yakın zamana kadar en az 1 seans (genellikle son seans) orjinal dilde alt yazılı olarak verilirdi. Dileğim çizgi filmleri yalnızca çocukların izlemediğinin hatırlanması ve bu uygulamanın geri gelmesi…

Son olarak bir uzman değil, sadece anne olarak görüşüm; 4 yaş üstü herkese uygun, tek kare şiddet içermeyen, 8 yaşında bir çocuğun okul maceralarını anlatan sevimli bir aile filmi “Charlie Brown ve Snoopy”

snoopy-filmi

 

 

Charlie Brown ve Snoopy’de KİM KİMDİR?

peanuts-filmi

Yarın bu saatlerde Charlie Brown ve Snoopy 3 boyutlu filmin ön gösteriminden çıkmış olacağım. Neredeyse 1 yıldır beklediğim ‘The Peanuts Movie‘ filminden önce, henüz tanışmamış olanlar için ‘Snoopy’ye giriş 101’ tadında bir kaç bilgi paylaşmak istedim.

Charles M. Schultz 1922 - 2000
Charles M. Schulz 1922 – 2000

Charles M. Schulz ve Charlie Brown

1950’lerde, tam olarak Ekim1950’de, 7 ayrı gazetede bant seri olarak başlayan Peanuts / Fıstıklar, o günden bugüne sayısız dile çevrildi. İlk çizimler siyah beyazken, bugün 3d filmini bekliyoruz. Amerika’nın gelmiş geçmiş en meşhur köpeği Snoopy ve sarı tişörtlü, komik saçlı, karamsar çizgi karakteri Charlie Brown, 17,900’e yakın çizgi bantı, kısa filmleri, özel filmleri, kitaplarıyla çoktan animasyon tarihine adını yazdırmış durumda. Öyle ki sadece baloncuklarda konuşan Snoopy ve Charlie Brown’ın isimleri, 1969’da Apollo 10’un ana gövde ve ay modülüne bile verildi.

Bu kadar basit bir çizgi, nasıl oluyor da 65 yıldır bu kadar seviliyor sorusunun cevabı -bana göre- karakterlerin gerçekliğinde yatıyor. “Snob” yani burnu havada Snoopy’yi saymazsak diğer tüm karakterlere uyan bir ya da bir kaç kişiyi tanıdığınız kimselerle bağdaştırabilirsiniz. Bu müthiş gözlem, bir de çocuk ağzından aktarılınca ve esprilerle süslenince tadına doyum olmuyor ve tam da bu sebeple hem çocuklar hem büyükler Peanuts karakterlerinin maceralarına kayıtsız kalamıyorlar.

Peanuts’da kim kimdir?

Charles (Charlie) Brown. Umutsuz vaka. Sakar, şanssız. Depresif. Umutsuz ve yılgın. En yakını köpeği Snoopy bile kendi halinde, onu pek takmıyor. Charlie karakteri, anne babasının meslekleri dahil olmak üzere Charles Schulz’la benzerlikler taşıyor. Zaten diğer tüm karakterler de, ilk eşi, kuzeni, yakın arkadaşları gibi kişilerden esinlenmiş; isimler bazen farklı bazen çok benzer.

Sally Brown. Charlie’nin kardeşi. Abisini çok sever ve iyi anlaşırlar. Kendince Linus’a delice aşıktır.

Lucy van Pelt. Ters bir tiptir, dikkafalıdır, çıkarcıdır. Hiç anlaşamadıkları halde Charlie’nin en yakın arkadaşıdır.  Yine de en matıklı konuşmalar Lucy’den gelir. Snoopy’nin köpek hisleri ile en anlaşamadığı karakterdir.

Linus van Pelt. Lucy’nin küçük kardeşi. Mavi battaniyesinden ayrılamaz. Charlie’nin dert ortağıdır. İkilinin dertleşmeleri, hayata dair çıkarımları efsanedir. :)

snoopy-filmiSchroeder. Onu hep kafası önünde piano çalarken görürsünüz. Beethoven hayranıdır ve müthiş piano çalar. Onu pianoyla tanıştıran Charlie olmuştur ve aralarında derin bir dostluk vardır.

Pepperment Patty. Naneşekeri Patty. Charlie’yi en iyi anlayan kız arkadaşıdır. Aslında kendisi baya bir hayrandır Charlie’ye ama onun bundan haberi yoktur.

Marcie. Marcie ve Patty çok yakın dostturlar. Marcie Charlie Brown’a olan hislerini gizlemezken, Patty gizler. Charlie de ona ara sıra pas verir ama esas büyük aşkı başkası olacaktır.

Franklin. Çok tatlı bir çocuktur, hepsi tarafından çok sevilir. Ekipteki tek siyahi karakterdir.

Pig-Pen. Bir toz bulutu içinde dolaşan ‘kirli’ çocuk Pig-Pen en çok Charlie tarafından sevilir

Freida. Az görünen kız karakterlerdendir. Genellikle kıvırcık saçları ile ilgili espriler döner. Sırf bu yüzden baseball şapkası takmayışı bile sorundur.

Peggy Jean. Charlie’nin ilgi duyacağı kız.

Snoopy. Charlie’nin beagle cinsi köpeği. En yakın arkadaşı Woodstock isimli kuştur. Zaman zaman görünen 6 kardeşi vardır, her biri farklı bir eyalette yaşarlar. İçlerinde en meşhuru Spike karakteridir.

Snoopy’de kim kimdir’i çok şeker açıklayan bir görsel paylaşarak bitiriyorum. Filmler ve kitaplarla ilgili yazacak daha o kadar çok şey var ki! Onlar da başka yazının konusu

snoopy-kim-kimdir

 

 

 

 

 

Minyonlar 3 Filmi, “Minions”

minions

Uzun süredir bir animasyon filminde bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum, ki takip edenler bilir ciddi anlamda animasyonla beslenen biriyim. Son diyeceğimi baştan söyleyerek ayrıntılara geçeyim bu sefer öyleyse; Minion’ların 3.filmi, Minions, çok eğlenceli, çok komik. İzleyin!

Minyonlar

Minyonların aslında 3. filmi gibi görünse de, fark ettim ki onlar aslında hep yardımcı karakterdi… İşte belki de bu yüzden ilk kez filmin ismi de ‘Minions’ ve o hep merak ettiğimiz ‘Minyonlar nerden geldi?’ ‘Nedir bu minyonlar?’ sorusuna cevap alıyoruz bu filmde.

Herşeyin başladığı yere dönüyoruz…

Aslında ben Gru’nun yaratıığı yaratıklar olduğunu sanıyordum, sanıyorum bu fikrimde yalnız değilimdir; belki de uzaydan gelmişlerdir diye düşünmüştüm. Meğerse onlar uzuun uzuun zamandır dünyamızdalarmış. :) Bundan fazlasını söylemeyeceğim, izleyin görün.

2010’da Çılgın Hırsız / Despicable Me ile tanıdık bu şirin sarı yaratıkları. 2013’te filmin ikincisi geldi, Çılgın Hırsız 2. Çok sevilen komedyen Steve Carell seslendirmişti Gru’yu ve filmlerin başarısına büyük katkısı olduğu da bir gerçek. Gru aslında kötü bir karakter olması gerekirken, biz onun hep ev hallerini, sıcak yanını, ‘babalık’larını görüyoruz bu iki filmde de ve kötü, hırsız, dolandırıcı olması gereken bir karaktere inanılmaz sempati duyuyoruz! 3.filmde, ya da daha doğrusu Minyonların bu ilk filminde ise Gru nasıl girmiş hayatlarına onu göreceğiz. Bunu ancak ilk 2 filmi bilenler fark edebilecek bu arada, o yüzden spoiler olarak görmüyorum.

Minyonlar’ın soundtrack’i müthiş!

Filmin ilk bir kaç dakikası geçmişi anlatarak geçiyor, ardından 60’lara geliyoruz. Sonrasında müthiş bir 60’lar müzik şöleni var, dikkatli kulaklar kaçırmayacaktır; Rolling Stones’dan the Doors’a, Steve Winwood’dan Jimy Hendrix’e müthiş parçalar var. 60’ları iliğinize kadar hissettiriyor, kıyafetler, 60’lar İngilteresi, kraliçe Elizabeth’in gençliği bile müthiş resmedilmiş.

Benden ekstralar, bunları da bilin!

Bob, Stuart ve Kevin Orlando’ya yola çıkıyorlar diğer minyonlardan ayrılıp. Orlando Florida aslında Universal Stüdyolarının evi.

Filmin en başında Universal stüdyoları jenerik müziği de Minyonlar seslendirmesi ile yapılmış.

Yönetmen Pierre Coffin, tüm minyonları kendi seslendiriyor! Evet tam 899 tane olduğu söyleniyor :)

Dikkatli izlereseniz, Jimi Hendrix, Godzilla gibi göndermeleri yakalayabilir, Gargamel, Beatles gibi karakterleri görebilirsiniz.

Minyonların konuştuğu dile Minionese deniyor ve dikkat ederseniz İtalyanca, Almanca, İspanyolca, Rusça, Fransız her dilden birer kelime yakalayabilirsiniz.

İnanılmaz ama gerçek, Minyonların önceki 2 filminde bu filmden kareler var, Bob’un taç giymiş sahneleri gibi. Aynı şekilde Çılgın Hırsız 2’nin sonunda bu filmin başrol 3 karakterini, filmi editlerken görüyoruz ;)

 Türkçe dublajında baş kötü karakter çifti Beren Saat ve Kenan Doğulu seslendiriyor. Beren Saat’i çok başarılı bulurken, Doğulu’yu başarısız buldum. Çift olarak bulunmaları esprili ve şirin olmuş ancak seslendirmeleri gerçek meslek sahipleri yapmalı diye düşünüyorum; nedense bana cümle vurguları samimi gelmiyor, kulağımı rahatsız ediyor.

 

Çocuk filmleri öncesi fragmanlar!

Çocuk filmleri öncesi fragmanlara kim karar veriyor?ipeksuer

Sinema yönetimi mi? Dağıtımcı firma mı? Bu seçimi her kim yapıyorsa, acaba çocuk filmleri öncesi gösterilen fragmanlar seçilirken çocuklar hiç düşünülüyor mu?

Çocuğum olmadan önce de hemen hemen tüm animasyonlara gidiyordum ama çocuktan sonra elbette algım değişti. Film öncesi gösterilen reklamlardan bir iki tanesi rahatsız etti ilk kez beni, o zaman oğlum çok küçüktü ve içeriği anlamadı. Daha sonra gittiğimiz bir kaç filmde de hem reklam hem uygunsuz film fragmanına denk geldik. Tamamen şahsi gözlemim şu ki, çizgi filmlerin hedef kitlesi yaş sınırı gözetmeksizin ‘genç seyirci’ öngörülüyor ve reklam ve film tanıtımları ona göre seçiliyor. Süper kahramanlı, aksiyonlu, -küçük çocuklar için- gürültülü ve çok hızlı görüntülü fragmanlar, bir anda çocuğun keyfini kaçırabiliyor, korkutabiliyor. Nitekim önceki gün bu örneğin en uç örneğini yaşadık.

Sevdiğimiz, aylardır beklediğimiz bir prodüksiyonun çizgi filmine gittik ailece. Film başlamadan önce gösterilen bir fragman, oğlumu çok korkuttu. Uzman değilim ama şunu da belirtmek lazım; çocukları korkutabilecek, ürkütebilecek bir içeriğin illa korkunç olması gerekmez. Çizgi film beklentisi ile koltuğunda bekleyen çocuğun karşına aniden çok gürültülü, çok ışıklı üstelik bir de daha önce hiç görmediği patlamalı vurdulu kırdılı sahneleri çıkartırsanız, çocuk ürker. Bize bir uzaylı istilasını konu alan komedi/aksiyon filmi, hemen ardından da Batman-Süperman fragmanı denk geldi. İlk fragmanda binalar yerle bir oluyordu, bizimki bu görüntülerden çok etkilendi. Esas filmin başlama anında ışıklar birden kapandığında korktuğumuz cümle geldi; ‘Çıkalım!’

Benim oğlum genel olarak korkan eden bir çocuk değil, ama dediğim gibi içeriğin bir önemi yok ki, kimbilir nereden ne yakalıyor, ne anlam çıkarıyor ve ürkebiliyorlar. Zaten öyle olmasa yaş etiketlerinin de hiç bir önemi kalmazdı, değil mi?

Sonuç olarak filmden çıktık. Bulut gece 3’e kadar oturdu ve artık yorgunluktan uyuyakalana kadar uzaylılarla ilgili sorular sordu. Ben, sabah Youtube’dan dün akşam korkutan fragmanı açtım ve tüm itirazlarına rağmen sahneleri durdura durdura filmlerin nasıl çekildiğini anlattım, korkusunu biraz yumuşattım sanırım.

Biz anlayışlı bir sinema müdürüne denk geldik. Umutsuzca ve bir beklentim olmadan başıma geleni anlattığım bilet satış görevlisi hemen müdürü aradı ve beyfendi bizi çok yapıcı bir şekilde dinledi ve hak verdi. Biletlerimizi yenileyip, bir daha böyle bir olay yaşanmayacağının garantisini verdiler.

Çocuk gösterimlerinde sesi çok açmayan sinemalar var, bebekliler için özel gösterim yapan salonlarımız var; artık şu fragmanlara da hassasiyet gösterecek başka yöneticiler olduğuna inanıyorum!

İpek Süer

 

Shaun The Sheep Kuzular Firarda

Shaun_The_Sheep-film

Tavuklar Firarda”, “Wallace & Gromit”, “Fare Şehri” gibi gişede büyük başarılara imza atmış animasyonların yaratıcısı Aardman Studios‘un yeni filmi KUZULAR FİRARDA / SHAUN THE SHEEP’i tabii ki gelir gelmez koşarak gidip izledik.

70’in üzerinde ülkede vizyona giren ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden animasyonda sevimli kuzu Shaun ve arkadaşların büyük şehirde dev bir maceraya yelken açıyor.

Böyle diyordu tanıtımda, ekibe ve yaratıcılığına ne kadar hayran olsam ve güvensem de Türkçe ismi ‘firarda’ diye çevirdiklerinden, Tavuklar Firarda / Chicken Run’un senaryosuna çok benzeyen bir film çıkacak karşımıza diye endişelerim vardı. Tabii ki yersizmiş. Hikaye çok farklı.

Kuzular Firarda

Kuzucuklar gerçekten de çiftlikteki rutin hayattan sıkılıp bir şeyler yapmak istiyorlar ama, şehre gidişlerine ‘kaçmak’ denemez. Bir takım aksilikler sonucu diyelim, kendilerini şehirde buluyorlar. Her zamanki gibi çok şekerler, hem çok saflar, hem cin gibiler. Muhteşem espriler var arada, incelikler, süper buluşlar var karelerde, müthiş bir çalışma.

Ben ve oğlum stop-motion filmlerin hastasıyız. 120 dakikaya yakın süren bu filmde kaç kare çekim yapılmıştır, sanırım hesaplayamayız. İnanılmaz bir sabır ve zeka ürünü.

Öte yandan 10-12 dakikalık hikayelerine alışık olduğumuz Shaun maceralarının bu kadar uzun izlemek, 5 yaşında bir çocukla -biraz zorladı-. Bulut sinemada her zaman tamamen konsantre oturmasına rağmen, hiç konuşmasız bir filmi 2 saate yakın izlemek, değil Bulut için – z kuşağı mı, indigo çocuklar mı artık ne derseniz deyin- herkese zor gelebilir. Yine de Bulut kikir kikir güldü, bense bayıldım, bayıldım.

Sonuç olarak bence vurdusuz kırdısız, ince zeka esprileri ile dolu, şirin mi şirin, inanılmaz bir çalışma süreci sonunda ortaya çıkmış çok eğlenceli bir film var. Biz Shaun’u ailecek çok seviyor ve heyecanla dvd’sinin çıkmasını bekliyoruz. Stop motion çalışmaları seviyorsanız, izlemelisiniz. Çocuğun ilk deneyimi olacaksa, hiç konuşma olmadığını, esprileri anlayabilmesi için en az 5-6 yaşlarında olması gerektiğini düşünüyorum bir anne olarak.

koyun-shaun-türkçe

 Shaun the Sheep ‘te koyunlardan The Beatles göndermesi olmazsa olmazdı!

 

Big Hero 6 / 6 Süper Kahraman

6-super-kahraman

 16 Ocak’ta vizyona girecek olan 6 Süper Kahraman, Big Hero 6 filmini ön gösterimde izleme şansım oldu. Filmi bir de animesever anneden, benden okuyun.

Big Hero 6

BH6, Marvel’in bir çizgi romanı aslında ve baya aksiyon içeren bir çizgi hikaye. Hikaye Walt Disney Stüdyolarından geçince kararı çok yerinde duygusallık ve komedi de girmiş içine. Sonuçta ortaya komik, bol aksiyonlu bir macera filmi çıkmış, üstelik 3 boyutlu.

Dev cüsseli robot Baymax ile robot dahisi kahramanımız Hiro’nun hikayesini anlatıyor film. Hiro’nun ağabeyi Tadashi, bu kocaman ve sevimli robotu geliştiriyor. Hiro ise bot dövüşlerine katılan, okulu gereksiz bulan bir teenager. Ancak Tadashi, Hiro’yu etkilemeyi başarıyor ve dehasını doğru yola yönlendirebilmesi için yardımcı oluyor. 

Elbette ki başrolde bir dahi çocuk ve onun dahice buluşları olunca, kötülük ve komplolar da gecikmiyor. İçinde bulundukları durumdan çıkabilmek için Hiro ve arkadaşları kostümler geliştirerek birer teknoloji kahramanına dönüşüyorlar. Sonuçta GoGo Tamaga, Wasabi No-Ginger, Honey Lemon ve Fred, Baymax ve Hiro ile birleşince 6 süper kahramanımız doğmuş oluyor.

Filmin ilk yarısı yer yer çok duygusal. Örneğin bir kayıp sahnesi var ve oğlum çok etkilendi ve üzüldü diyebilirim (5yaş) Espriler çok komik, ama yaşı biraz daha büyüklerin anlayabileceği türde. Küçük çocuklar Baymax ile çok eğleniyorlar, büyük cüssesi ve aynı bir çocuk gibi söylenenleri ‘somut’ algılaması, sakarlığı, saflığı acaip sempatik.

Filmin ikinci yarısında ‘annelerin bana hep sorduğu’, vurdu-kırdı diyebileceğim bolca aksiyon var. Küçük çocuklar için göz yorabilecek derecede var. Hatta ben Japon animasyonlarına göndermeler farkettim, sürekli akan arka plan gibi. Bu kadar aksiyona rağmen şiddet yok, bolca ‘şiddete hayır’ mesajları var, hatta açıkça mesaj kaygımız var bile deniyor neredeyse. Film teknik olarak mükemmel. Ben, kendim çok çok sevdim. Robot, aksiyon vs ile çok ilgilenmeyen oğlum Baymax’i sevdi, ona çok güldü.

Bence müthiş bir film olmuş. Filmin yapım aşamasını anlatan bir belgesel izledim, yapılan çalışma ve emek karşısında nutkum tutuldu. Devamı gelir mi bilmiyorum. Gelmese de tadında kalsa keşke, derim. Yönetmenler Don Hall (Winnie the Pooh) ve Chris Williams (Bolt), yapımcı ise  Roy Conli (Karmakarışık). Film, 16 Ocak 2015 tarihinde üç boyutlu olarak vizyona girecek. 5 yaş bir çocuk annesi olarak nacizane fikrim 6+ çocuklara daha uygun olduğu yönünde. Öte yandan filmin dvd’sinin çıkmasını ve koleksiyonumuza katmayı dört gözle bekliyorum!big_hero_6

 

Ayı Paddington

Çocuk kitapları dünyasında en az Winnie the Pooh kadar ünlü bir ayıcık daha vardır; kafasında kırmızı şapkası, elinde bavulu ile hepimize aşina Ayı Paddington. Paddington ilk uzun metraj sinema filmi ile sinemalarda.ayı paddington

Paddington

Paddington Bear aslında Michael Bond‘un çocuk kitapları serisinin kahramanı. İlk kitap 1958’de Peggy Fortnum ilüstrasyonları ile yayınlanıyor, bunu 20’den çok kitap izliyor. Bugün baktığımızda ise 30 dilde, 70 ayrı isimle basılmış ve 30 milyondan fazla satış yapmış bir klasikten bahsediyoruz.

Filmin hikayesi şöyle; Peru’da ailesiyle mutlu mesut bir hayat süren Ayı Paddington, üzücü bir olay sonrası ailesini ve evini kaybeder ve yıllar yıllar önce anne ve babasının tanıştığı İngiliz bir araştırma görevlisini bulmak üzere Londra’ya yola çıkar. Ayıcık boynunda ‘Lütfen bu ayıya iyi bakınız’ yazan bir not ve başında ailesinden kalan tek yadigar kırmızı şapkası ile kendisini Londra’da garda bulur ve burada daha sonra kendisini ailelerine kabul edecek Brown ailesi ile tanışır.

Film sıcacık, eğlenceli, aynı zamanda duygusal. Filmi izleyen büyüklere de bolca mesaj veriyor. Şehirleşen hayatlarımızda ilişkilerin kopukluğuna, bir selamlaşmanın bile garipsenmesi gibi  ayrıntılarla bol bol ‘iletişimsizliğe’ dokunduruluyor. Kitaplarda daha çok yeri olan, filmde kısa yer alan antika dükkanı sahibi karakterin bir cümlesi ise akılda kalıyor. Kasabadan şehre gelişini anlatırken diyor ki; “Vücudum bu şehre çok hızlı geldi fakat kalbimin de varması uzun zaman aldı.”

Daha çok televizyon yönetmenlikleri ile tanınan Paul King’in çektiği film gerçekten her yaştan çocuğa hitap eden, çok başarılı bir yapım olmuş. Ayıcığın animasyonu, tüyleri, bakışları o kadar başarılı ki, gerçek olmadığını unutuyorsunuz. ‘The story begins here’ yazıyor alternatif afişlerinin birinde, buradan önümüzdeki yıllarda serinin devamının da geleceği sinyalini alıyorum ben.

Oğlum Paddington’ı çok sevdi, izlerken çok güldü!

Filmi çok sevdim. Mutlaka dvd’sini de alıp koleksiyonumuza eklerim! Filme tek yakıştıramadığım kısım, Paddington’ın dublajı. Eser Yenenler’in sesini hemen ilk dakikada kapıyorsunuz ancak, çok kibar ve düzgün diksiyonlu konuşmasını beklediğim ayıcığın -muhtemelen kasıtlı bir şekilde- fazla doğal konuşmasını ve ses tonunu, ben karaktere oturtamadım.

Farklı olabiliriz ama birlikteyiz

Filmin mesajını ben bu şekilde aldım. Bu hikayede ‘ayı’ olarak resmedilen ‘farklılık’ aslında her hangi bir sıfattan ötürü gelen farklılık olabilir; aile ve arkadaşlar farklılığına rağmen o karakteri koruyor ve en önemlisi çok seviyorlar.

Benden *spoiler* ekstralar; 

Filmde Nicole Kidman da var. Filme bolca gönderme var saymakla bitmez ama kaçırmayacağınız bir tanesi, Kidman’ın Brown’ların evine gizlice girişi. Bu sahne Mission Impossible’da Kidman’ın eski eşi Tom Cruise sahnesinin kopyası.

Filmin ilk 15 dakikasında ayıcığın gardaki sahneleri çok duygusal, ailenin ayıcığa isim verme sahnesinin arkasında ise gerçek bir hikaye yatıyor. Yazar Michael Bond gerçekte, bir yılbaşı gecesi Paddington garında bir oyuncak ayıcık buluyor ve eşine hediye olarak götürüyor. Kafasında yer eden bu ayrıntı 10 yıl içinde şekilleniyor ve Paddington Bear ortaya çıkıyor.

Filmde yüksek sesle kahkaha attığım bir sahne var. Brown’ların çekingen kızı sonunda annesine erkek arkadaşını tanıştırıyor; bu sahnede annenin bastırmaya çalıştığı tepkisi, sanırım izleyen tüm anneleri beni güldürdüğü gibi güldürecek.

 

 

 

 

Pıtırcık Tatilde

Tatil filmleri arasında heyecanla beklediğim bir tanesi var; Pıtırcık Tatilde! “Les Vacances du Petit Nicolas” 11 Temmuz’da gösterime girecek. Yaptıkları her işe hayran olduğum Goscinny ve Sempe’nin Petite Nicolas serisini okuyup sevmeyen çocuk var mıdır? Pıtırcık serisinden ilk uyarlamayı 2009’da izlemiştik. Bakalım bu nasıl olacak?

Pıtırcık Tatilde

Pıtırcık serisi ile büyümüş anne-babalara bir süpriz;

Çocuğunuzun Pıtırcık Tatilde filminde kısa bir rolü seslendirmesini ister misiniz?

Efendim olay şu:

Fransız yapımı film Türkiye’de dublajlı olarak gösterilecek. Film yapım şirketi, filmde kısa bir rolde seslendirme yapacak bir kız ve bir erkek çocuğunu izleyiciler arasından seçecek. Pıtırcık Tatilde filminin Facebook sayfası üzerinden bununla ilgili bir yarışma başlatıldı. Yarışmamız, 5-10 yaş arası çocukların ses ya da video kayıtlarının ebeveynleri tarafından Facebook sayfamıza mesaj olarak gönderilmesi şeklinde gerçekleştiriliyor.

Yarışmaya gönderilen videolardan değerlendirilerek seçilecek bir kız ve bir erkek çocuğu, Pıtırcık Tatilde filminde kısa birer rolü dublaj yapma hakkını kazanacak. Yarışma 11 Haziran 2014 tarihine kadar sürecek, değerlendirme sonrası kayıtlar, 14-15 Haziran tarihinde İstanbul’daki Melodika Stüdyoları’nda gerçekleştirilecek.

İlgili Facebook sayfasına buradan, Twitter hesabına buradan ulaşabilirsiniz. Bol şans!

İpek Süer

Uçaklar 2 Söndür ve Kurtar

Disney animasyonu Uçaklar filminin devamı olan filmin ismi cismi piyasaya çıktı. Uçaklar 2 Söndür ve Kurtar, yine 3D seçeneğiyle geliyor.

Arabalar (Cars) serisinin ticari başarısından sonra, kaçınılmaz olarak arkasından birşeyler geleceğini tahmin edebilmiştik. Uçaklar filminin senaryosunu -fazla klişe- bulmuştum, fakat görüntüler ve teknikler müthişti. Özellikle havada geçen sahneler, yarış sahneleri, 3D’nin de etkisiyle adeta uçuyor olmanın hissini veriyordu gerçekten. Bir ara midem bile bulandı diyebilirim! :)

Disney’in ya da herhangi firmanın bir ticari çocuk filmini, çocuğunuzun yan koltuğunda izlerken ister istemez düşeceğimiz ticari tuzaklar da gözümün önünden geçiyor. Az sonra aşağıda yazacağım karakterler, muhtemelen raflarda yer almaya başlayacak ve kayıtsız kalmak -çok çabalasak da- çok zor. Uzatmadan, gelelim filme;

Söndür ve Kurtar adından anlayabileceğimiz gibi söndürme uçakları ekibi macerası. İlk filmden kahramanımız Dusty, artık yarışlara katılamayacağını öğreniyor (motoru hasarlanıyor) ve itfaiye ekibine katılıyor. Bu filmdeki kahramanlar; Emektar itfaiye ve kurtarma helikopteri olan Blade Ranger, neşeli hava tankı Dipper,  ağır yük helikopteri Windlifter, emekli askeri nakil uçağı Cabbie ve The Smokejumpers isimli bir grup cesur arazi aracı.

“Bu korkusuz ekip hep birlikte büyük bir yangınla savaşırken Dusty de gerçek bir kahraman olmanın bedellerini öğreniyor.”

uçaklar 2

Yönetmen: Bobs Gannaway

Yapımcı: Ferrell Barron

Uçaklar 2: Söndür ve Kurtar” 3 boyutlu olarak 29 Ağustos 2014’te vizyona girecek.

 

Karlar Ülkesi, Frozen

 
Karlar Ülkesi Frozen, 3D
Disney’in son animasyon filmi Karlar Ülkesi, 3d olarak 17.Ocak’ta gösterime giriyor. Filmi, Disney Türkiye’nin davetlisi olarak ön gösterimde izleme şansım oldu. Bu organizasyon için firma yetkililerine ve İnternet Annelerine teşekkür ederek hemen filme geçiyorum;
Frozen/Karlar Ülkesi, 2 ‘prenses’ kız kardeşin öyküsünü anlatıyor. Özel güçleri olan abla Elsa, anne-babasının kararıyla, kendisini ve çevresindekileri koruma amaçlı sarayda  kapalı kapılar ardında büyüyor. Elbette küçük kardeş Anna da bu ‘tutsak’ durumdan nasibini alıyor. 
 
Hikaye aslında Hans Christian Andersen’in ‘Kar Kraliçesi’ masalından uyarlanmış. Evet, tahmin edebileceğiniz gibi bir Disney klasiği olarak prenses kardeşlerin anne-babası bir sefer esnasında vefat ediyor ve kardeşler bir başlarına kaldığında bu esaret durumuna devam edip etmemek konusunda çelişkide kalıyorlar. Buraya kadar anlattıklarım spoiler sayılmaz- fragmanlarda hikayenin bu kadarı zaten gösteriliyor. Hikaye hakkında daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim ancak, salondaki minikleri kıkır kıkır güldüren bir kardanadam Olaf ve yine minikleri ürkütenbir kar canavarı karakteri olduğunu hemen başta söylemek isterim.
 
Karlar Kraliçesi Elsa’nın elleriyle yaptığı buz büyüsü diye adlandırabileceğimiz hareketler, feci şekilde tanıdık geldi daha ilk anlarda… Animeleri çok sıkı takip eden biri olarak beni şaşırtan bir benzeşmeydi bu. Nickelodeon’un ileride kült sayılabilecek Avatar isimli çizgi dizisinde de su bükücü ve toprak bükücü olarak adlandırılan 2 güçlü kız karakter vardır. Bu büyü sahneleri, el hareketleri, neredeyse bu iki karakterin sentezlenmiş hali gibi geldi bana. Disney, büyü ve sihir işinde günceli yakalamak istemiş kanımca ve ‘buz bükücü’ bir karakter yaratmış.
Avatar’ın Katara’sı usta bir su bükücü
Frozen’ın Elsa’sının gücü, tıpkı Avatar’ın Katara’sını andırıyor. Bir nevi ‘su bükücü’
 
Buz ve su, filmin daha ilk saniyesinden itibaren şov yapar gibi gözümüze sokuluyor. Bunu iyi anlamda söylüyorum. Element olarak suyun, animasyonda gerçekçi anlatımı çok zor ve hala tam olarak çözülememiş bir mevzu iken, bu film bir nevi Disney’in rakip yapım firmalarına ‘Animasyonda su işini bitirdik’ deyişi diye düşündüm.
 
Bitirmişler gerçekten! Film baştan sona 3D düşünülerek çizilmiş, karlar, buzların oluşumu, renkler ve 3boyut hissi gerçekten müthiş. Elsa’nın kendine buzdan bir saray inşa ettiği birkaç dakika var ki, filmde şahsen en sevdiğim bölüm oldu.
Türkçe düblaj, her zaman ki gibi çok başarılı. Şarkılarda bazen uyum yakalamak adına çok düşük cümleler kurulur, dikkat ettim; bu filmde öyle bir sorun yoktu. Parça sözleri anlamlı ve anlaşılırdı. Karakterlerin ağızları ile senkron sorunu da yaşanmıyordu.
Ölen kral ve kraliçe, yetim kalan 2 prenses, 1 iyi 1 kötü 1 komik 1 de korkunç karakter, hooop Disney casting’i tamamlanıyor. Çok fazla sürpriz yok. Ama filmde çok çok güzel sahneler var. Film 5+ değerlendirilmiş diye söylendi bana, bence 8+ falan olmalı, ya da seçimi siz yapın diyorum.  Film konusunda ayrımcılık yapmak istemem ama kız çocukları daha çok hoşlanır demek durumundayım, benim oğlum sıkılırdı mesela. Şubat tatilinde gidilesi, görülesi, klasik olmaya aday, kaliteli ve başarılı bir film bence Frozen.
-Dikkat. Yazının buradan sonrası bir parça spoiler içeriyor-
Elsa kraliçe olduktan sonra –yani güçlerini kullanmaya başladıktan sonra- aksiyon başlıyor. Elleriyle büyü yapar gibi buzlar yaratması ve (hatta) bunu savunma amaçlı kullanması küçük izleyicileri rahatsız edebilir. Bir de kar canavarı var ki, bu filme hiç yakıştıramadım, adeta ‘Filmde aksiyon az oldu, birşeyler daha ekleyin’ denmiş ve eklenmiş gibi duruyor.
 
Filmin orjinal kadrosu için buraya, Türkçe web sayfası için buraya tıklayabilirsiniz.
 
İpek Süer, Ocak2013

Frozen, Karlar Ülkesi’nde Olaf karakteri gerçekten komik