Etiket arşivi: çoluk cocuklu

Uludağ Gökyüzü Gözlem Şenliği

uludag-gozlem-senligi

 

Uludağ’da Gökyüzü Şenliği

Bursa’da çocuklar için gerçekten muhteşem bir merkez var; Bilim ve Teknoloji Merkezi (BTM). Bursa’ya her ziyaretimizde oğlumla mutlaka uğradığımız bu merkez, 2 yıldır gökyüzü meraklıları için bir etkinlik düzenliyor. Bu yıl yoğun ilgi sonucunda festivale dönüşen etkinlik, ‘Bilimsel Geceleme’ adı altında Gökyüzü Gözlem Şenliği!

BTM’nin bu etkinliği daha önce kendi yerlerinde çadırlarla geceleme şeklindeydi.Ancak gerek ışık yoğunluğu, gerekse mekan atmosferi açısından bu yıl Uludağ’da yapılması tercih edilmiş, çok da iyi olmuş!

ULUDAĞ’DA BİLİMSEL GECELEME

Duyurulduğu anda kontenjanı dolan etkinliğe 120 çadır, 400 üzerinde katılımcı katıldı. Büyük Otel çevresinde konumlanan katılımcılardan isteyenler otelde konakladı. Atölye çalışmaları sayesinde katılanlar hem konunun uzmanı akademisyenlerden teorik bilgiler aldı hem de teleskoplarla gözlem yapma imkanı buldu.ipek suer, uludağ, uludağ

Yoğun ilgiyi ve kontenjan sınırlamasını öngöremediğimiz için etkinliğe katılamadım, ancak biz de kendi imkanlarımızla aynı tarihlerde Uludağ’da sabahladık. Daha önce TUBİTAK Gökyüzü Şenliklerine katılmıştım. Bunlardan 10.su Uladağ’da gerçekleşmişti. Bu sefer o etkinlikteki ‘ışık’ problemini göz önüne alarak volfram yolu üzerine konuçlandık. Telfon ve tabletlerimizdeki uygulamalarla bilgilerimizi tazeledik ve mükemmele yakın bir gözlem gerçekleştirdik. Her zamanki gib yoğun meteor geçişini 01-03 saatleri arasında gözlemledik.

METEOR YAĞMURU 2015

Bu sene en yoğun gözlem 11-14 Ağustos günlerinde olacak. Ne yapaın edin, karanlık bir köşe bulmaya bakın ve yüzünüzü kuzeye çevirin. Gözünüz gökyüzünde olsun!

Bir öneri : Yaz gecesi bile olsa, yükseğe çıkacaksanız o saatlerde oldukça serin olacağını göz önünde bulundurun ;)

Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi : http://www.bursabilimmerkezi.org/

Bilimsel Geceleme, Gökyüzü gözlem şenliği : http://www.bursabilimmerkezi.org/sayfa/bilimsel-geceleme/74.html

 

Çocukla tatil ilk yardım çantası

 çocukla tatil hazırlığı...

çocukla tatil hazırlığı…

Tatil ilk yardım çantamızda neler var?

Bu yaz, çocukla uzun yol ve tatile çıkışımın 6. senesini yaşıyorum. Biz gezmeyi, keşfetmeyi çok seviyoruz ve yerinde durmayan 5,5 yaşında bir erkek çocuğu annesi olarak artık acil durum konusunda olaya hakim olduğumu düşünüyorum.

Böcek sokmalarından ateşli hastalıklara, küçük kesiklerden, yanmalara kadar her şeyi tecrübe ettim zaman içinde. Aşağıda paylaşacağım ürünlerin hiç biri ilaç değildir, tavsiyelerim uzman tavsiyesi değildir, sadece bir anne olarak tecrübe ettiğim, deneyip memnun kaldığım ürünlerdir. Bunu belirttikten sonra başlayabilirim;

Annesi öper, geçer..

Annesi öper geçer, geçer elbet ama bunları taşımadan da olmuyor! 

Öncelikle bir ilk yardım çantası taşımak çok faydalı oluyor. İlaçları poşetlerde, çantada taşımak yerine, sert kapaklı bir çantada saklamak hem ezilmeleri engelliyor, hem de açtığınızda koyduğunuz yerde kendi durabiliyor. Çanta olması gerekmez, büyükçe plastik bir kutu da kullanabilirsiniz. 20cm x 30cm büyüklüğündeki çantamız bir yapı marketten alınma.

  • Çeşitli ebatlarda su geçirmez yara bantlarını yine küçük plastik bir kutuda taşıyorum. Her boydan 2’şer tane koyuyorum.
  • Yaralar için fısfıslı antiseptik, ilk anda su-sabun yoksa çok işime yarıyor. Her şeyden önce temiz su ile yarayı temizleyip, bu spreylerle dezenfekte edebilirsiniz. Yakında temiz bir deniz varsa tuzlu soğuk su her zaman tercih ederim elbette. Ancak tuz çok yakabilir, bu antiseptiklerin öyle bir etkisi yok.
  • Çok küçük olmayan çocuklarda güvenle kullanılabilen sprey yara bantlarından da kullanıyoruz. Flaster tutmayan eklem noktalarında özellikle çok pratik oluyor.
  • Lavanta yağı, Bio oil, Bepanthol en küçük boyları ile hep yanımda. Isırıklar, kaşıntılar, çatlak ve yanmalarda kullanıyorum. Burt’s Bees dudak nemlendiricisini de daima kullanıyorum, elbette uv filtreli nemlendirici kremini burada saymama gerek yok.
  • Eldiven, makas, cımbız, küçük paketlerde gazlı bez, suda çıkmayan flaster, Baticon ve küçük boy alkollü su, her ihtimale karşı çantamızda. Kanamalı yaralanmalarda kullanıyoruz. Yaraların her zaman hava alarak iyileşmesi sağlıklı biliyorsunuz, bunlar sadece dağda kırda bayırda, o andaki acil çözümlerim.
  • Jel yanık kremleri güneş yanıkları ve böcek sokmalarında da ateş alıyor.
  • Oğlumun artık kullanmadığı plastik su kabının içinde ateş düşürücü şurubumunu taşıyorum. Yapışmıyor, bulaşmıyor.
  • Islak mendil veçok zorda kalmadıkça kullanmadığım jel el temizliyicileri de daima çantamızda.

Her ürünün küçük veya seyahat boyunu, tercihen spreylisini ve su geçirmeyenini tercih ediyorum. Böylelikle bir karış çanta içine dünyayı sığdırabiliyorum ve çevre gezilerimizde içim rahat oturabiliyorum. Bütün saydıklarım çok gibi görünebilir, tarttım, çantamız tam tamına 800gr. Yaratacağı rahatlık yanında, hiç bir şey sayılır!

 

 

Kim korkar alerjiden?

yatakta-alerjenler

Herkes evi mis koksun ister, ben hiç bir şey kokmasın isterim. Herkes yumuşatıcının, şampuanın, kremin güzel kokulusunu arar, ben en sadelerini, en kokusuzlarını seçerim. Sebep, ailece alerjik bünyeli olmamız! Anne babası alerjik çocuk da geleneği bozmadı ve kuzumuz da malesef bizim gibi oldu.

Aksırığa, tıksırığa, deride aniden çıkan sebebi bilinemeyen döküntülere, gözlerde yaşarmalara, kızarmalara cevabı doktorumuzdan gelen cevap hep aynı; alerjenler!

Son 5 yıl içinde yapılan araştırmalarda Türkiye’de hemen hemen her 4 çocuktan birinin alerjik hastalığa sahip olduğu ortaya çıkmış. Ülkemizde alerjinin en önemli sağlık problemlerinden biri olduğunu artık kabul etmemiz lazım. Peki ne yapacağız? Tabi ki ilk olarak yaşadığımız ortamı buna göre korumakla işe başlamalıyız.

 

Ev ortamındaki tozun içerisinde bakteriler, küf hücreleri, toprak ve deri parçacıkları, polen ve sigara dumanı gibi alerjenler bulunur. İnsanlar haftada 28 gram yani bir paket cips kadar deri döker ve evimizdeki halının sadece bir metrekaresinde 1000 kadar toz akarı (mite) yatak ve mobilya döşemelerinizde, hatta perdelerinizde yaşar. Bir insanın yatağı ortalama olarak 10 bin toz akarı barındırır. Çoğu zaman gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu parçacıkların bir araya gelmesi alerjiye neden olur. Ancak mikroskop altında görülebilecek kadar küçük olan ev tozu akarları, alerjiye duyarlı kişilerde hapşırma, öksürme ve burun akıntısına sebep olurken, özellikle çocuklarda yaşamı tehlikeye atan astım krizlerini tetikleyebilir.

Alerjiden korunmak için evde ne yapabiliriz?

Her gün 2-3 gram deri pulu döküyormuşuz ve ne iç gıcıklayıcıdır ki evimizdeki toz kenelerinin en sevdiği besinmiş bu! Haftada adam başı 30gr desek, 4 kişilik ailede 120 gr döküntü. Iyyyk!  Bu ihtiyaçtan yola çıkan, inovasyonu ve fonksiyonelliği temsil eden teknolojinin öncüsü elektrikli süpürge markası Dyson, 2 özel ürün çıkarmış ve bu yazımın amacı sizlere bu ürünlerin bazı müthiş yönlerini aktarmak.

Teknolojik süpürge dendiğinde kocaman hantal makinalar geliyor gözümüzün önüne, benim de öyle. Bir de evin içinde her köşeye takılan kablolar… Çünkü biliyoruz ki güçlü emiş gücü gerektiren makinalar, kablosuz olmuyor, olamıyor.

Ancak tüm bu sorunları çözmüş iki ürün ile tanıştım. Dyson Cinetic™ DC52  ve Dyson DC62 Digital Slim. 

alerjen

 

Elektrikli süpürgesiyle alışılagelmiş makinelerden farklı bir vizyonla üretilen Dyson Cinetic™ DC52 ile sadece alerjiye karşı korunmuş olmayacaksınız, aynı zamanda toz torbası ve filtre bakım derdiniz de ortadan kalkacak.

Son teknolojiyle tasarlanan ve kablolu süpürge kadar güçlü olan Dyson Digital Slim™ 20 dakika kesintisiz kullanım süresi ve  sabit emiş gücü ile zemin, tavan ve ulaşılması zor yerlere yüksek manevra kabiliyeti ile kolaylıkla ulaşır.

Ömür boyu emiş gücünü hiç kaybetmeyen  Dyson Cinetic™ DC52, toza karşı alerjisi olan astım hastaları ve çocuklu ailelerin dostu olarak geliştirilmiş.

dyson

Tozu, kiri ve mikroskobik partikülleri dahi ayrıştıran DC52, diğer süpürgeler gibi filtrelere ve toz torbalarına gereksinim duymuyor. 5 yıl yedek parça ve işçilik garantisine sahip DC52, patentli siklon teknolojisi sayesinde alerjenleri bile emiş gücü kaybetmeden yakalıyor. Daha temiz hava çıkışına sahip olan DC52 astım hastalarının ve çocuklu ailelerin için de oldukça ideal bir buluş. Evladiyelik diyebileceğim bir ürün olan Dyson elektrikli süpürgelerinin es geçemeyeceğim diğer bazı özellikleri şöyle;

  • Özellikle bu makine için geliştirilen V6 dijital motor, bataryadan daha fazla güç aldığı için cihazın emiş gücünü arttırır. Yeni yapılandırılmış olan motorlu başlık toz ve kirlerle her yüzeyde başa çıkar.
  • Başlıktaki karbon fiber kıllar, statik elektriği azaltarak ince tozların sert zeminlerden toplanmasını sağlar.
  • Sert naylon kıllar halıdan kiri rahatlıkla temizler.
  • Küçük ve güçlü motorunun ağırlık merkezi bileğe yakın konumlandırıldığından zeminden tavana kadar zorlanmadan ulaşabilirsiniz.
  • Hafif olan alüminyum borusunu çıkarıp merdiven, koltuk döşemeleri, otomobil gibi küçük alanlarda rahatlıkla kullanabilirsiniz.
  • Patentli siklon teknolojisi ile tozu, kiri ve mikroskobik partikülleri dahi ayrıştırarak soluduğunuz havadan
    150 kat daha temiz hava çıkışı sağlar.
  • Duvara monte edilen şarj yuvası sayesinde yer kaplamaz.

 

Uht süt mü, pastorize süt mü?

Hayatta sütten benim kadar çekmiş başka birini daha tanımıyorum! Daha büyük dertler olmasın ama yıllar yılı tüm hayatımı etkileyen ‘laktoz intoleransı’ ve ‘gluten hassasiyeti’ beni bu konuda her gün ama her gün bıkmadan araştırmaya itiyor. En büyük gerginliğim ise genetik miras olan bu tarz intoleransların, oğluma da geçip geçmeyecek olması. Uht süt mü, pastorize süt mü, bitmek bilmeyen soruların içinden çıkabilmek için en iyisi bir yerden başlamak;

#sütgerçekleri

Sütlü Kahvaltılar başlığı altında düzenlenen bir davete katıldım. Diyetisyen Selahattin Dönmez, eğitimi hakkında bizi bilgilendirdikten sonra ‘süt ve bal konusunda’ çok sayıda araştırma yaptığını ve sosyal medyada da #sütgerçekleri etiketi ile takip edebileceğiniz gibi,  tüm sorularımızı yanıtlayacağını belirtti. O henüz konuşmasına başlayamadan sorularımız yağmaya başladı tahmin edersiniz ki. Dediğim gibi bu konuda aşırı duyarlı olduğum için konuşmayı kaydettim ve ‘hasta’ taraf olarak konuya baya hakim olduğumu fark ettim.

Bu çok geniş kapsamlı süt konusunda kafa karıştıran ısıl işlem, pastorize, uht gibi başlıkları aktarmak isterim. Buradan sonra aktaracaklarım tamamen uzmanların ağzından birebir aktarımdır.

Süt nasıl saklanır?A 21968

Günümüz teknolojisinde süt 2 türlü işlem görür. Sütün sağlıkla tüketilebilmesi için ısıl işlem görmesi şarttır.

Pastorizasyon

Bu yöntemde süt 14-16 saniyede, 72-80 C arasında ısıtılır ve sonra +4 C’de saklanır. Bu yöntem ile steril hale gelen süte ‘pastorize süt’ diyoruz. Yöntem esnasında zararlı olabilecek bakteri ve mikropların %95’i ölür. Yararlı bakterilerin %5’inin ise ‘uyuması’ sağlanır. Süt bu haliyle buzdolabında 4-5 gün saklanabilir. Açıldığında ise 2-3 gün içinde tüketilmelidir. Ancak ve ancak; buzdolabınızın derecesi, kaç kez açıp kapadığınız, sütü çıkardığınızda ne kadar dışarıda tuttuğunuz gibi küçücük ayrıntılar bile sütte ısı değişimine ve o uyuyan %5’lik bakterinin ısıyla harekete geçmesini etkiler.

UHT yöntemi 

Ultra-high temperature processing veya ultra-heat treatment kelime açılımı karşılığıdır. Çok kısa sürede (4-6 saniye kadar) süt 135 -1 50 C’ye kadar ısıtılır. Ve hızlıca oda sıcaklığına soğutulur. Mikroplar tamamen yok olurken, besin değeri olduğu gibi korunur. UHT sütler özel steril ambalajlarda dış etkenlerden korunur ve bu şekilde uzun ömürlü olurlar. 6 katmanlı özel ambalajlar içinde korunan süt, açılmadığı taktirde oda ısısında 4 ay dayanır.

UHT işlemi sayseinde süt ‘katkı maddesi eklenmeden’ ve ‘besin değeri en yüksek derecede korunarak’ saklanır.

Benim en merak ettiğim 3 soru ve cevapları:

– Süt ambalajındaki alüminyum folyo, zarar vermez mi?

Bana verilen cevap : Ambalajdaki alüminyum süte kesinlikle temas etmez, ara katmandadır, sütün ışık ve ısı almaması için bariyer görevi görür.

– UHT laktozsuz sütten yoğurt yapıyorum. Ben gerçekten yoğurt mu yiyorum?

Bana verilen cevap : Evet, laktozsuz sütten yapılan yoğurdun normal sütle yapılan yoğurttan, besin değeri olarak hiç bir eksiği yoktur.

– UHT yöntemi, sütteki probiotikleri öldürmüyor mu? Yani faydalı bakteriler de yok olmuyor mu?

Hayır, çünkü sütte probiyotik madde bulunmaz. Probiyorik bakteriler yoğurt, peynir, kefir gibi fermente olmuş süt ürünlerinde bulunur. Çiğ sütün kendisi de probiyotik özellik taşımaz.

 

 

 

 

 

Trafikte güvenlikse; BeSafe

besafe-iletisim

Hamileyken, bebeğimizi beklerken hiç öyle deli gibi alışveriş yapan, süsler püsler araştıran biri olmadım. Ama önem verdiğim ve deli gibi arAştırdığım tek konu vardı; ana kucağı ve araba koltuğu! En güvenlisi hangisiydi, doğru kullanım nasıl olmalıydı. Bu şehirde, bu trafikte deli gibi korktuğum konu buydu.

Aldığımız bebek arabasının ayrıca ana kucağı aparatı vardı ve ilk 3 ay zaten bunu kullanabilecektik. Ama çok yakın bir dostumun kendi oğlu artık büyüdüğü için bize verdiği ve verirken’Bunu kullanmalısın, bu şu an dünyadaki en güvenli çocuk oto koltuğu budur’ dediği marka BeSafe’ti.

Anne olarak amiyane tabirle satıcıyı değil, deneyen anneyi dinlerim, koltuğu tereddütsüz aldım kendisinden ve 3 yıl kullandık, ta ki bizimkinin boyu 120cm’e gelene kadar.

Ne tesadüftür ki geçen hafta Anneysen‘in konuğu olarak BeSafe yetkililerinin bizzat bulunduğu anne blogger event’ine davetliydim. Benim kullandığım koltuk modeli de orada annelere tanıtıldı. Evet ben kullanırken en ufak bir sorun yaşamamıştım ama ayrıntılarıyla dinlerken, ürün tasarımında neyin ne amaçla yapıldığını, ayrıntılarına ne kadar önem verildiğini vesaire hiç farkında olmadan kullandığımızı fark ettim.

Ülkemizde daha sadece 1995 yılında arka koltuklarında emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması yasal zorunluluk halinde gelmişken;

Neden ve ne kadar süre ile çocuklarımız için oto koltuğu kullanmalıyız?

Çok acı bir veri söyleyeyim: Araç kazalarında,hayatını kaybeden yada yaralanan her 100 kişiden 15’i çocuk…

Ve Türkiye’de, yaralanan ya da hayatını kaybedenlerin % 30’u 0-14 yaş arası çocuklardan oluşmaktadır.

Koltuk kullanmama veya kullanımında yapılan hatalar trafik kazalarında ;
–yaralanma ve ölümlere yol açmakta.

Koltuk kullanımı;
–bir yaşam tarzı,
–bir güvenlik ürünü,
–Kullanımı yasal zorunluluktur!
-En güvenli yer her zaman arka koltuktur.
–12 yaşına kadar mutlaka arka koltukta oturmalıdırlar
–Oturma yüksekliği 74 cm,
–Boyu yaklaşık 145 cm
–Vücut ağırlığı 36 kg oluncaya kadar çocuk oto koltukları kullanmalıdırlar.

Bir anne ve kullanıcı olarak güvenle tavsiye edebileceğim BeSafe oto koltuklarının geçtiği güvenlik testlerinden burada bahsetmeyeceğim ama dünya standartlarında tüm güvenlik testlerinden geçmişler onun belirteyim. Kendi cümleleri ile ürünlerini şöyle anlattılar;

Hammadde olarak; basınca karşı esneyebilen, sert bir plastik olan “polipropilen” kullanılmaktadır! Darbelere karşı dayanıklıdır ve kolay çatlama ve kırılma yapmaz.

Döşeme ve kemer takımlarında; dokuma ve vinil kullanılmaktadır! Yetişkinlerin kullandığı emniyet kemerlerine benzer şekilde güçlü olmalıdır.

Kumaşı; yanıcılık testlerinde geçmekte ve yıkanabilir özelliği bulundurmaktadır!

BeSAFE Türkiye Facebook sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Olimpik Annelerden Olimpik Nesillere!

Olimpik Annelerden Olimpik Nesillere!

Baharın gelmesiyle birlikte oğlumda bir enerij, bir hareketlenmedir gidiyor… Ağaçların tomurcuklanması, tomurcukların patlaması gibi adeta doğanın kanunu, çocuk hareket istiyor!

Şanslıyız ki, okul-ev arasını yürüyerek gidiyoruz ve okul sonrası mutlaka oyun parkında bir süre vakit geçiriyoruz. Ama yetmiyor! Yuva müdiremiz aynı zamanda psikolog, fikrini sorduk; ‘Derhal spora başlatın, tam zamanı’ dedi. Bulut’un kendi psikoloğu da var, ona da danıştık ‘Sporun o kadar faydasını göreceksiniz ki, tüm hayatı düzene girecek, inatlaşmalar bitecek!” dedi. Bu 2 referans anne-baba olarak bizi derhal harekete geçirdi ve tam 5 yaşında olan oğlumuz için ‘yüzme’ye gidebileceği bir spor merkezi bulduk.

Ben kendim de yüzücüydüm. Çocuk yaşlarda başladığım, sonrasında lisanslı olarak devam ettiğim bu sporun hayatıma kattıkları sanırım saymakla bitmez. Oğlum için ‘yüzme’yi seçmemiz biraz bizim yönlendirmemizle oldu şu an için elbette, ama baktık ki zevk almıyor, asla itelemeyiz. Farklı arayışa gireriz. Yeter ki hayatında spor olsun.

Ben çocukken antrenman saatleri beklerdim. Okul çıkışı o gün yüzmem varsa, ayrı bir heyecan duyardım. Takım arkadaşlarımla olan dostluklarım bugün yıllar yıllar geçmesine rağmen devam ediyor. O ‘takım ruhu’ denen şey gerçekten var ve oğlumun bu aidiyet hissini yaşamasını çok isterim.

Spor çocuğa en başta bir disiplin kazandırır. Kurallı hareket etme, kendini tanıma, kendine güvenme ve bununla gelen özgüven! Spor yapmak derken illa ki profesyonel spor hayatına dönüşmesinden bahsetmiyorum. Ancak herhangi bir şekilde, düzenli olarak spor yapan kişide bu artılar zaten doğal olarak gelişiyor. Bunu ben değil, zaten bütün uzmanlar söylüyor.

Paylaşmak, sosyalleşmek, sorumluluk almak, görev bilinci sporla geldiğinde inanın insanın hayatı boyunca devam eden bir yaşam biçimi halini alıyor. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” lafı o kadar doğru ki, sağlık için en önemli faktörlerden biri olan ‘hareket’; çocuğu güçlendiriyor, beslenmesinden uykusuna düzene sokuyor.

Ben hep denizle içi içe büyüdüm ama 7-8 yaşlarında bir takıma girdim. Bugün 40 yaşındayım, şimdi de eşimle dalıyoruz, arkdaşlarımızla yelken yapıyoruz, sualtı fotoğrafçılığı yapıyoruz.. Yani o tutku sizi asla bırakmıyor. Yeter ki çocuklarımızı doğru yönlendirelim, zorlayıcı olmadan, seçmelerine imkan vererek istedikleri bir spora başlamaları için destek verelim.

olimpik anneler

Türkiye Spor Kültürü araştırması sonuçlarında her 10 çocuktan sadece 2’sinin spor yaptığını duymak beni şaşırtmadı. Neden mi, çünkü aynı araştırmaya göre 10 anneden 2’si spor yapıyor. İşte bu noktada şapkayı önümüze koyup düşünmek gerek.

Çocuğumu her fırsatta avm yerine dağ bayır, dere tepe gezdiren bir anne olarak “Olimpik Anne” olma yoluna ben gönül koydum. P&G ‘nin başlattığı #OlimpikAnneyim projesini tebrik ediyor ve sonuna kadar destekliyorum. Sağlıklı bir nesil için spor gerçekten şart; bunu okuyan araştıran her anne zaten biliyor diye düşünüyorum.

Projeye destek olmak isterseniz siz de Olimpik Anne olabilir, #OlimpikAnneyim etiketi ile sosyal medyada çocukları ile spor yaptığınız anları paylaşabilir, aldığız her P&G ürünü ile Türkiye’deki tüm çocukların spor yapmasına destek olabilirsiniz

Daha fazla bilgiye www.olimpikanneler.com sitesinden ulaşabilirsiniz.

Fotoğraflar: İpekSüer

Vialand Eğlence Parkı

vaialand-eglence-parki

Yorulmayacağım bunu söylemekten; ‘Şimdi ki çocuklar çok şanslı!’ Yıllar yıllar önce, ben ufacıkken Disneyland Türkiye’ye gelecek denmişti de, aylarca sadece 3-5 fotoğrafından gördüğümüz yerin boş heyecanını yaşamıştık. Bugün ise, blogger anne kontenjanından gittiğim, gitmeseydim bu kadar büyük ve eğlenceli bulacağımı tahmin edemeyeceğim bir eğlence parkı var, Vialand.

Vialand Nerede?

Vialand‘e elbette buradaki yönlendirmelerden ulaşabilirsiniz, ama ben pratiğini söyleyeyim. Eyüp’te yer alan Santral İstanbul’a kadar gelin, tam önünde başlayan mavi mavi VİALAND yönlendirmelerini takip edin. Buradan saonra 4-5 dakika içinde parktasınız. Özel araçla geliyorsanız, otoparka girdiğiniz kapının ennn uzağındaki noktalara park edin. Çünkü tema parkın girişi o tarafta.

vialand-tema-park

Vialand Tema Park

Vialand’ı daha uzaktan gördüğümde -ki ben sadece fotoğraflrda gördüğüm şato ve önünde bir rollercoaster’dan ibaret sanıyordum- büyüklüğü karşısında çok şaşırdım. İyi ki erken gitmiştik, yoksa her şeyi keşfetmenin imkanı yok. Bunu kenara not alın.

Ayrıca büyük, yorucu bir parkur; rahat kıyafetler, çocuk küçükse yedekler, suluklar eksik olmasın. Gerçi büfeler ve yemekçiler var ama hepsi fast-food tarzında, yiyecek içeçek seçenek bu konuda biraz sıkıntılı. Vialand esintili bir tepede yer alıyor, ve baya esiyor; hani şehirde yaz havası olsa bile orası biraz serin olabilir, bu da 2.notum olsun.vialand-sünger-bob

Park çok güzel. Ama plan yapmak şart! Girişte birer harita alın MUTLAKA! Çocuğunuzun yaş ve ilgisine göre önceliklerinizi belirleyin, ondan sonra tura başlayın. Parkın ilk girişinde karşılayan oyun ve parklar daha küçül ziyaretçiler için, 6-8 yaşa kadar gibi. Buranın ismi ‘Oyun Dünyası’ Biz 5 yaşındaki oğlumla bu kısımda Sünger Bob 4d filmine, Küçük Madenciler trenine, Cesur sürücüler ve Minik kaşifler tüneline girdik. Hepsine bayıldık. Sünger Bob oğlumun, daha sonra gireceğimiz Kaşif Dora filmi benim favorim oldu.

Bir sonraki durak ‘Efsaneler Dünyası’ Burada en çok ilgi çekebilecek saray saltanat kayıkları benzeri kayıklar içinde İstanbul’un fethini canlı canlı yaşatan tüneli tavsiye ederim. İçerisi karanlık ve savaş sergileniyor, hani bebekle girilecek bir yer değil ama çocuklar adeta bir filmin ortasında buluyorlar kendilerini, ürkütücü değil.

‘Macera Dünyası’ ise benim oğlanların favorisi oldu, yani baba-oğulun! Korku tüneli (korkunçtu! benimkiler elbette bayıldı ama çocuklar korkabilir), Safari Tüneli ( bu da bilgisayar oyunu tadındaydı, ben zevk almadım, onlar 2.kez girmek istedi hatta, izin vermedim :) Jet Ski ve demin bahsettiğim 4d Kaşif Dora filmine girdik. Film müthişti. Ortadaki panayır oyunlarını da oynadık biz, halka at oyuncak kazan gibi şeylerde çocuktan çok eşimle ben eğlendik. Bunlar ekstra aksiyonlar, nakit ödeme yapıyorsunuz.

Vialand nefeskesen rollercoaster treni cesaret istiyor
Vialand nefeskesen rollercoaster treni cesaret istiyor

En son Olimpia Sirki’ne biletimiz vardı, 15:00 seansını kaçırdık, saatini 19:00 sanıp baya bir bekledik; 20:00’de başladı, oğlanın uyku saati 20:00 olduğundan kucağımda uyuyakaldı ve çıktık. Ben sirklerden çocukluğumdan beri haz etmem, hiç sevemedim ama ortam güzeldi, insanlar eğleniyordu. Kaldığımız süre içersinde, izlediğimiz sihirbazın yaptığı gösterilere hala aklım ermiş değil, ne kadar klişe olsalar da :) İlgilenirseniz, biletleri ister orada ister önceden Biletix‘ten alabilirsiniz.

Sonuç olarak, yeme içme kısmını biraz pahalı bulduğum, ulaşımı tahminimden çok daha kolay çıkan, tahminimden çok daha büyük ve eğlenceli bir parktı. Tavsiye ederim. Çocuğun boyu 120cm’yi geçiyorsa alternatif daha çok, bunu da gözardı etmeyin.(evet her aletin girişinde cetvelle ölçüyorlar!) Eş dost birlikte giderseniz grup indirimleri var, hem daha eğlenceli olur, bu da benden tavsiye olsun!

Sorunuz olursa seve seve yanıtlarım, yazın ;)

 

 

 

 

Oyna, Dene, Öğren!

demet-akbag-omo

Çocuk oyun oynarken;

Hayal kurar.

Karar verir. Heyecanlanır. Merak eder.

Araştırır. Farklı düşünmeyi dener.

Bedenini zorlar.

İzler. Dener. Yanılır. Çözüm üretir.

Konuşur. İfade eder.

Kaygıları ile baş etmeyi öğrenir.

Dener. Hatırlar.

Paylaşır.

Mutlu olur!

 Özetle çocuğun mutlu olması ve öğrenmesi, keşfetmesi için oyun oynamanın önemi çok büyük! Bunu ben değil, uzmanlar söylüyor.

Omo’nun ‘Hadi Hareketlen‘ projesi kapsamında çok değerli isimlerin olduğu bir söyleşiye davet edildim. Prof.Dr. Yankı Yazgan, Aktif Yaşam Derneği / Mehmet Ali Çalışkan ve ‘deneyimli anne’ değerli oyuncu Demet Akbağ, bize görüşlerini aktardılar. Kendi adıma çok faydalı bulduğum bir etkinlikti ve bilgilerin ne kadar çok kişiye ulaşması gerektiğini, projenin önemini -inanın- hissettim. Aldığım notlardan kendimce en ilgi çekicileri şöyle;

 Türkiye’de yeterli düzeyde aktif olan (fiziksel olarak) kişi yüzdesi %25. Bu sayıyı oluşturan kitle ise mavi yakalılar. Yani diğer bir deyişle; mecburiyetten hareket halindeler!

Çocuk ve Teknolojiipeksuer.com

“Tablet, tv  karşısında geçirilen her dakika, okulda çocuğa dikkat eksikliği olarak geri dönüyor. Ancak bir çocuk, oyununu oynuyorsa, uykusu yemeği her şeyi düzenli ise elbette ‘kontrollü’ şekilde çizgi filmini de izleyebilir, tabletini de oynayabilir. Sınırları çizmek çok önemli” diyor Yankı Yazgan.

Artık teknoloji bizim çocukluğumuzda olduğu gibi lüks değil, ihtiyaç. Hayatımızın vazgeçilmezi olmuş durumda. Bu doğal bir süreç ve çocuklarımız bizim gibi yetişmeyecekler, bunu farkındayız. “Bugünün gözde mesleklerinin neredeyse yarısı, çocuklarımız büyüdüklerinde, bir 20 yıl sonra ‘gözde’ olmayacak, belki hiç olmayacak” diyordu Ufuk Tarhan örneğin.

Anneler, güçlü, ayakları üstünde duran çocuklar istiyor. Fakat en iyi okulları bile yeterli görmüyorlar?

Öğrenme, deneyimle olur. “Özgüven, empati kurabilme, sınırlarını bilme, karşısındakine saygı duyma, asıl bu meziyetleri kazandığında çocuğumuz mutlu olmalıyız. Bu da ‘mecburi’geçirilen oyun saatleri ile değil, çocuğun hayatının tümüne yayılan ‘deneyimsel öğrenme’ ile mümkün.”

Deneyimsel öğrenme nedir?

Prof.Dr. Yankı Yazgan, oyun oynamanın çocuğun günlük rutininde bir kaç saati kapsayan bir aktivite değil, tüm zamanını kapsayan doğal bir etkinlik olması gerekliliğini vurguladı. Çocuk, duyularını kullanarak öğreniyor, kaydediyor, deneyimliyor. Bir çiçeğe dokunmanın verdiği his, buzun soğukluğu, sivri cismin acısı, bir kapağın çevirince açılması gibi çok küçük görünen ayrıntılar, çocuğun hafızasına adeta ‘tag’ler gibi etiketleniyor ve veri bankasında, yani gencecik beyninde bilgiler depolanmaya başlıyor. Ne kadar duyularının hepsini harekete geçiren oyunlar oynarsa, kendini geliştiriyor, öğreniyor, güveni geliyor.

Annelerin %85’i kendi çocuklarıyla kıyasladıklarında, çocukken arkadaşlarıyla daha fazla oyun oynadıklarını söylüyor. % 81’i biz bugünün çocuklarına göre daha fazla deneyimleyerek ve yaparak öğrenirdik diyor.

Merak en güçlü dürtü ve oyun ve merak birleştiğinde, çocuğunuz sizi şaşırtabilir. Bırakın oynasın, kirlensin, döksün, ıslansın. Hepsinin çözümü var ama hızzzla akan zamanda çocukluğun hiç bir dakikası geri gelmeyecek! Kirlenmek güzeldir.

Oyun Kartları ve Omo Şenliği

Aktif Yaşam Derneği’nce hazırlanan ve Prof. Dr. Yankı Yazgan tarafından desteklenen harika bir projesi daha var Omo’nun. Kurgulanmamış oyun olma özellikleri olan 100 adet oyun kartı hazırlanmış. Bunlar dağıtılacak ve anne-babaların elinde örnek oyunlar olmuş olacak. Bunun dışında çocukların ev dışındaki oyun ihtiyaçlarına dikkat çekmek için mayıs ayında Büyük Omo Şenliği etkinliğini düzenlenecek. Tüm bu deneyimleyerek öğrenme farkındalığını artırma çalışmalarına sinema ve tiyatro oyuncusu Demet Akbağ destek vermeye devam edecek.

  yankı-yazgan

 

mehmet-ali-caliskan

 

Son olarak Omo’nun yaptığı araştırmadan ‘teknoloji’ başlığında rakamsal veriler ilginizi çekebilir;  

  • Çocukların ailelerinden istediği şeylerin başında %85 ile bilgisayar geliyor.

  • Ailelerin %64’ü çocuklarına özel bilgisayar, %49’u akıllı telefon ya da tablet sağlamış görünüyor. Öte yandan annelerin %69’u telefon ve tabletin çocukları için zararlı olduğunu düşünüyor.

  • Çocukların %76’sının her gün televizyon izleme izni var. % 70’inde TV izleme süresi günde 2 saatin üstünde. 
(Ailece yapılan ortak etkinliklerin başında yaklaşık %73 ile televizyon izlemek geliyor)

 

 

Yakın yerler; Gebze Life Port Hotel

Kardı, ateşti, hastalıktı derken zor geçen bir kaç haftanın ardından çok kısa da olsa bir tatile ihtiyacımız vardı. İlk aklıma gelen Şile-Ağva taraflarına baktım, bu dönem için aşırı pahalı geldiler. Adalara baktım, hava yağmurlu olacaktı ve henüz vakti gelmediğini düşündüm. Tesadüfen internette gezerken bulduğum Kocaeli il sınırındaki bu otel hakkında yazılan yorumlar ise beni tatmin etti ve düşünmeden rezervasyon yaptırdım.

Gebze Life Port Hotel

LifePort Hotel, adı Gebze olarak geçse de, TEM’den Sabiha Gökçen Havaalanı tabelaları ile devam ettiğinizde Kadıköy merkezden 35-45 dakika kadar sürüyor. ViaPort AVM’yi 8-10km geçtikten sonra varıyorsunuz. Bazen Bostancı’dan Moda’ya bu sürede varamadığım oluyor, o yüzden bana çok yakın geldi.

Oteli ilk gördüğünüzde dağın başında, tek başına bir yerleşke gibi görünüyor, yadırgıyorsunuz dışarıdan. Ancak girer girmez yeşillik, ağaçlar, bungalov evler, kısacası otelin havası sizi şehirden anında koparıyor.

Odaların, restaurant ve fasilitelerin yer aldığı ana bina dışında bir de bungalovlar var. İster odada konaklıyorsunuz, ister size özel evlerde. Biz bungalovda kaldık. 1+1 şeklinde çok şirin, tertemiz ve eşyaları bakımlı, yeni, içimize sinen bir evde kaldık. Üşüyeceğimizi düşünmüştüm ama yatak odasında duvardaki ısıtma paneli odayı sıcacık yaptı. Salonda da klimayı açtık. Gündüz ise cam-kapı hep sonuna kadar açıktı ve ağaç ve yağmur kokusunu içimize çektik.

Otelin arazisi içinde serbestçe dolaşan bir çok hayvan var. Hepsinin tertemiz bakımlı kulübeleri, kafesleri var ancak hepsinin kapısı açık ve hayvanlar özgürce dolaşıp yuvalarına dönüyorlar. Ördekler, kazlar, tavuskuşları, tavşanlar, kedi evi ve bir sürü kedi, köpekler, süt kuzuları ve koyunlar var.

Otelin bahçesi ve açık havuzu çok güzeldi ancak biz mart ayında gittiğimizden kapalı havuzdan faydalandık. Temiz ve yeterli buldum. Ayrıca spor salonu da vardı.

5 yaşında oğlumuzla çok güzel vakit geçirdik, çocukla kısa tatil için çok uygun bir otel, gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim. Fikir vermesi için çektiğim bolca fotoğrafa geçmeden önce öneri ve eleştirilerim şunlar;

– Kapalı mekan oyun alanı/odası yok. Böylesi doğa içi bir ortamda aranır mı bilmem ama soran olursa diye söyleyeyim.

– Yemek imkanı kısıtlı. Kahvaltı çok zengin, yemekler güzel. Ancak fiyatlar pahalı sayılır. Çevrede en ufak bir alternatif olmadığı için bir nevi mecbursunuz ancak bir küçük su 4tl. Bence aşırı pahalı. Fikir olması açısından; çorba 10tl.

– Kapalı havuz suyu ideal sıcaklıkta ancak havuz çevresi çok soğuk. Çocuğunuza havuz sözü vermeden önce ortam sıcaklığını bir kontrol edin derim.

– Büyük satranç seti keyifli, ayrıca bahçe, oyun parkı, hayvan barınakları, minik süs havuzları, hepsi tertemiz ve çok bakımlı. Çocuk için bisiklet, scooter götürebilirsiniz.

– Baharda veya yazın börtü böceğe karşı çocuk için önlem almak gerekebilir. Örneğin ben alerjik bünyeli bir kişiyim ve bungalov evdeki o mis gibi çam/tahta kokusu bende öksürük yaptı.

– Bu otel için 1 gün az, 3 gün çok, bana sorarsanız 2 gece ideal. İstanbul’da iseniz ve imkanınız varsa Ctesi-Pazar kalıp Pazartesi direk işe gidilebilinir.

– Ulaşım için buradan faydalanabilirsiniz, ama bana sorarsanız en kolay tarifle önce Sabiha Gökçen Havaalanı ve sonra İstanbul Park yönlendirmelerini takip edin, Şekerpınar’a vardığınızda oteli ve tabelasını göreceksiniz.

– Otelin web sitesi www.lifeport.com.tr ‘dir.

IMG_8349

IMG_8354

IMG_8414
Bulut beni mat etmenin haklı gururunu yaşarken :)

IMG_8426

IMG_8427

IMG_8460

IMG_8464

IMG_8478
Kedi evi! Bayıldım!

IMG_8566

IMG_8572

IMG_8580
Life Port Hotel bungalov seçeneği

 

 

Pegasus’tan Müthiş Doğum Günü Sürprizi

pegasus-dogum-gunu

Düşününce biz annelerin hayatta en çok heyecanlandığı ve hiçbir zaman da unutmayacağı (unutmak da istemeyeceği) an, bebeklerimizin doğum anıdır! Doğumda bebeğimin ilk defa ağlarken çıkardığı ses hâlâ kulaklarımda. :)

Doğumdan sonra yüzlerine her baktığımızda bu heyecanın onlarla birlikte hızla büyüdüğünü de hissederiz. Bu yüzdendir ki bebeklerimizin doğum günleri hem onlar hem de bizim için çok önemli! :)

Pegasus bu heyecanımızı görüp yaşadığımız bu mutluluğu daha da artırarak çocuklarımızın doğum günlerini uçaklarında kutlamaya başladı! Hem çocukları hem de bizi çok mutlu ediyor!

Tüm anne babalar bu videoyu izlemeli. :) http://youtu.be/hKi6S_iZxLM

Bir boomads advertorial içeriğidir.

İstanbul Akvaryum Florya

istanbul akvaryum-ipek suer

Davetli olarak ailemle birlikte gittiğim Florya’daki İstanbul Akvaryum, bugüne kadar gezdiğim tüm tematik parklar arasında, gezi güzergahı ve yerleşim olarak farklılığıyla hemen dikkatimi çekti.

Çocukla Haftasonu, İstanbul Akvaryum

Denize ve suya aşık, dalan, suda çekim yapan bir anne olarak öncelikle tema parkları hakkında burada yazdığım görüşümü tekrarlamak isterim. Öte yandan bu gezimizde fark ettik ki 5 yaşındaki oğlumuzun, planktondan balon balığına sayabilmesini, memelilerden omurgasızlara canlı türlerini ayırt edebiliyor oluşunu, bu gezilerimizle bağdaştırmamak da elde değil.yagmur-ormanı

İstanbul Akvaryum’a girer girmez iyot kokusunu alıyorsunuz. Çünkü gezi güzergahı coğrafi konumlara göre ayarlanmış ve Marmara’dan tuzlu sudan başlıyor, İstanbul Boğazındaki canlıları izliyorsunuz. Marmara, Çanakkale, Ege gibi decam eden salonları gezdikçe toplamda 16 ayrı iklimin deniz canlıları ile buluşuyorsunuz. En sonda bir de “Yağmur Ormanı” bölümü var ki.. keşke çok daha geniş olsaymış diyor insan.

Kapıda ücretsiz vestiyer oluşu, içerde 3-4 adet cafe/restaurant olması, bilgilendirme kulaklıklarının ücretsiz veriliyor oluşu benim hoşuma giden özellikleri. Parkurun ortalarında bir batık gemi oyun alanı var, tam da çocuğun ilgisi dağılabilecekken o noktaya varıyor, sonra devam ediyorsunuz. O kısmı da çok beğendiğimizi söyleyeyim, hatta yağmur ormanlarından sonra bir kez daha ‘batık gemi’de oynayıp öyle tamamladık turumuzu.

Sizler de İstanbul Akvaryum Florya’ya  gitmek isterseniz, aşağıda gördüğünüz kuponun çıktısını -kişi sayısı kadar- elinizde bulundurarak %20 indirimle gezebilirsiniz. Unutmayın son geçerlilik tarihi 23Ocak ve elinizde mutlaka bu bilet çıktısının olması gerekiyor. Gezme fırsatınız olursa yorumlarınızı benimle de paylaşın :)

istanbul-akvaryum

İstanbul Akvaryum saatleri

Hafta içi 10:00 – 19:00

Hafta sonu 10:00 – 20:00

İstanbul Akvaryum ulaşım

Aracınızla gidecekseniz, ücretsiz otopark mevcut. 

istanbul-akvaryum-ulasim

 

Sevdiğim Sayı 5, Hoşgeldin 2015!

 5 günlük tatilin, cümbür cemaat bizim evde kutlanılan yılbaşının ve kaç kez kurup kalktığını bilmediğim sofranın yorgunluğunun ardından, evde tek başıma kalabilmenin huzuru var, itiraf ediyorum! Yeni yılın ilk Pazartesi günü yazdığım bu yazı, şu meşhur #yeniyıl kararlarımdan biri aslında, evet bloguma daha fazla ilgi göstereceğim. Yeniden. :)

Facebook ÇolukÇocuklu sayfamda paylaştığım onca yaratıcı fikirden, Pinterest sayfalarımda biriktirdiğim onca görselden sonra yılbaşı soframda görseli değişik ne vardı derseniz… telaşeden bir tek pilavı kek kalıbımla şekillendirip koymayı akıl ettim! Yılbaşı temasını oldum olası çok sevdiğimden tabak çanak herşey yeşil-kırmızı olunca diğer yemeklerim sade olarak kaselerdeydi.

 

 yılbaşı-pilavı

Anneanne & dede, babaanne ve nine bizde olunca, günün kazanını (ve tabii ki şımaranı!) Bulut oldu. Sizi bilmem ama biz yakınlarımızın hediye seçimlerine çok müdahale ediyoruz; iyi mi yapıyoruz kötü mü, ayıp mı ediyoruz onu da bilmiyorum. Ama sonuçta, Bulut’un çok severek oynayacağı şeyler geliyor! İfadeden belli değil mi?

yılbaşı-hediyesi

5 uğurlu sayımdır, 2015’e de öyle bir içim ısındı şimdiden. Sizlere de umut dolu, sağlıklı bir yıl dilerim. Takipte kaldığınız ve paylaşımlarıma destek verdiğiniz için tekrar ve çok çok teşekkür ederim! 

İpek Süer