Etiket arşivi: sosyal sorumluluk

Oyna, Dene, Öğren!

demet-akbag-omo

Çocuk oyun oynarken;

Hayal kurar.

Karar verir. Heyecanlanır. Merak eder.

Araştırır. Farklı düşünmeyi dener.

Bedenini zorlar.

İzler. Dener. Yanılır. Çözüm üretir.

Konuşur. İfade eder.

Kaygıları ile baş etmeyi öğrenir.

Dener. Hatırlar.

Paylaşır.

Mutlu olur!

 Özetle çocuğun mutlu olması ve öğrenmesi, keşfetmesi için oyun oynamanın önemi çok büyük! Bunu ben değil, uzmanlar söylüyor.

Omo’nun ‘Hadi Hareketlen‘ projesi kapsamında çok değerli isimlerin olduğu bir söyleşiye davet edildim. Prof.Dr. Yankı Yazgan, Aktif Yaşam Derneği / Mehmet Ali Çalışkan ve ‘deneyimli anne’ değerli oyuncu Demet Akbağ, bize görüşlerini aktardılar. Kendi adıma çok faydalı bulduğum bir etkinlikti ve bilgilerin ne kadar çok kişiye ulaşması gerektiğini, projenin önemini -inanın- hissettim. Aldığım notlardan kendimce en ilgi çekicileri şöyle;

 Türkiye’de yeterli düzeyde aktif olan (fiziksel olarak) kişi yüzdesi %25. Bu sayıyı oluşturan kitle ise mavi yakalılar. Yani diğer bir deyişle; mecburiyetten hareket halindeler!

Çocuk ve Teknolojiipeksuer.com

“Tablet, tv  karşısında geçirilen her dakika, okulda çocuğa dikkat eksikliği olarak geri dönüyor. Ancak bir çocuk, oyununu oynuyorsa, uykusu yemeği her şeyi düzenli ise elbette ‘kontrollü’ şekilde çizgi filmini de izleyebilir, tabletini de oynayabilir. Sınırları çizmek çok önemli” diyor Yankı Yazgan.

Artık teknoloji bizim çocukluğumuzda olduğu gibi lüks değil, ihtiyaç. Hayatımızın vazgeçilmezi olmuş durumda. Bu doğal bir süreç ve çocuklarımız bizim gibi yetişmeyecekler, bunu farkındayız. “Bugünün gözde mesleklerinin neredeyse yarısı, çocuklarımız büyüdüklerinde, bir 20 yıl sonra ‘gözde’ olmayacak, belki hiç olmayacak” diyordu Ufuk Tarhan örneğin.

Anneler, güçlü, ayakları üstünde duran çocuklar istiyor. Fakat en iyi okulları bile yeterli görmüyorlar?

Öğrenme, deneyimle olur. “Özgüven, empati kurabilme, sınırlarını bilme, karşısındakine saygı duyma, asıl bu meziyetleri kazandığında çocuğumuz mutlu olmalıyız. Bu da ‘mecburi’geçirilen oyun saatleri ile değil, çocuğun hayatının tümüne yayılan ‘deneyimsel öğrenme’ ile mümkün.”

Deneyimsel öğrenme nedir?

Prof.Dr. Yankı Yazgan, oyun oynamanın çocuğun günlük rutininde bir kaç saati kapsayan bir aktivite değil, tüm zamanını kapsayan doğal bir etkinlik olması gerekliliğini vurguladı. Çocuk, duyularını kullanarak öğreniyor, kaydediyor, deneyimliyor. Bir çiçeğe dokunmanın verdiği his, buzun soğukluğu, sivri cismin acısı, bir kapağın çevirince açılması gibi çok küçük görünen ayrıntılar, çocuğun hafızasına adeta ‘tag’ler gibi etiketleniyor ve veri bankasında, yani gencecik beyninde bilgiler depolanmaya başlıyor. Ne kadar duyularının hepsini harekete geçiren oyunlar oynarsa, kendini geliştiriyor, öğreniyor, güveni geliyor.

Annelerin %85’i kendi çocuklarıyla kıyasladıklarında, çocukken arkadaşlarıyla daha fazla oyun oynadıklarını söylüyor. % 81’i biz bugünün çocuklarına göre daha fazla deneyimleyerek ve yaparak öğrenirdik diyor.

Merak en güçlü dürtü ve oyun ve merak birleştiğinde, çocuğunuz sizi şaşırtabilir. Bırakın oynasın, kirlensin, döksün, ıslansın. Hepsinin çözümü var ama hızzzla akan zamanda çocukluğun hiç bir dakikası geri gelmeyecek! Kirlenmek güzeldir.

Oyun Kartları ve Omo Şenliği

Aktif Yaşam Derneği’nce hazırlanan ve Prof. Dr. Yankı Yazgan tarafından desteklenen harika bir projesi daha var Omo’nun. Kurgulanmamış oyun olma özellikleri olan 100 adet oyun kartı hazırlanmış. Bunlar dağıtılacak ve anne-babaların elinde örnek oyunlar olmuş olacak. Bunun dışında çocukların ev dışındaki oyun ihtiyaçlarına dikkat çekmek için mayıs ayında Büyük Omo Şenliği etkinliğini düzenlenecek. Tüm bu deneyimleyerek öğrenme farkındalığını artırma çalışmalarına sinema ve tiyatro oyuncusu Demet Akbağ destek vermeye devam edecek.

  yankı-yazgan

 

mehmet-ali-caliskan

 

Son olarak Omo’nun yaptığı araştırmadan ‘teknoloji’ başlığında rakamsal veriler ilginizi çekebilir;  

  • Çocukların ailelerinden istediği şeylerin başında %85 ile bilgisayar geliyor.

  • Ailelerin %64’ü çocuklarına özel bilgisayar, %49’u akıllı telefon ya da tablet sağlamış görünüyor. Öte yandan annelerin %69’u telefon ve tabletin çocukları için zararlı olduğunu düşünüyor.

  • Çocukların %76’sının her gün televizyon izleme izni var. % 70’inde TV izleme süresi günde 2 saatin üstünde. 
(Ailece yapılan ortak etkinliklerin başında yaklaşık %73 ile televizyon izlemek geliyor)

 

 

Sosyal Anneler

Sosyal Anneler 1 yaşını kutladı. Blogger annelerin katıldığı organizasyona ben de davetliydim.

Sosyal Anneler’i duymadıysanız; bir internet oluşumu, blogger anneler grubudur. Yola beraber çıkan 4 blogger admin anne MerveMüge, Sezen ve Tuğçe iken, ekipte bugün sadece Sezen Anne var. Farklı yollarda devam etseler de grubu bugüne taşıyan anneleri tebrik ediyor, her birinin başarılarının artarak devam etmesini diliyorum.

Bu keyifli günden kamerama yansıyan birkaç kareyi paylaşmak isterim! Sezen’ciğim tekrar tebrik ediyor, nice yaşlar diliyorum!

1 yaşında

Bir Kadın Yazıyor

Ahu Yıldırım

Manyak Anne, Müzisyen Anne, Teknolojik Anneler

Sezen Parım

sosyal anneler

 

 

Üstün Yetenekli Çocukların Aile Platformu ÜYÇAP

üstün yetenekli çocukların aile platformu
Okuyacağınız bülten, ÜYÇAP Platformuna destek amaçlı bir ortak yayındır. Okuyup kendilerini tanırsanız, paylaşırsanız memnun olurum. Ülkemizde her alanda olduğu gibi, üstün yetenekli çocuklara özel bir eğitim yaklaşımı henüz yok. Buyrun paylaşıma…
 
ÜYÇAP
ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN AİLE PLATFORMU (ÜYÇAP)
Ülkemizde üstün yetenekli çocuk olmak şans mı, şanssızlık mı ve biz kimiz?
Biz üstün yetenekli çocuk annesi olan 2 anneyiz. Üstün yetenekli çocuk yetiştirmenin keyifli anlarının yanında hiç de azımsanmayacak zorluklarını yaşayan kişiler olarak diğer annelere yardım etmek, bilgi paylaşımında bulunmak, sorunlarımıza çözüm bulmak amacı ile bir aile platformu oluşturmaya karar verdik.Peki neden?
Nüfusumuzun % 2 si “üstün yetenekli “ kişilerden oluşuyor fakat buna karşı ülkemizde üstün yetenekli öğrencilerin eğitimine yönelik çok az şey yapılıyor.”Farklı” olan bu çocuklar doğru anlaşılmadığı ve doğru yönlendirilmediği takdirde çoğu zaman tembel, anormal,yaramaz ,dikkatsiz ve ya yeteneksiz damgası yiyerek eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalabiliyor. MEB yeni düzenlemeler ile üstün yetenekli çocuklara destek eğitimi yapacağını belirtse bile, destek eğitim odalarında ve okulların mevcut kadrolarında sıkıştırılmış eğitimler yeterli olmuyor. Buna ilave olarak da resmi kurumlardan gerekli desteği bulamayan veliler çoğu zaman başvurdukları özel kurumlardan da maddi ve manevi zarara uğrayabiliyorlar. Bunu bizzat deneyimlediğimiz gibi birçok velinin de aynı durumda olduğunu üzülerek görüyoruz. Bazı velilerin memnun kaldığı üstün yetenekli çocuklara hitaben yapılan atölye çalışmaları ise genellikle çocuklar için yeterli olmamaktadır. Üstün yetenekli çocuklar için gerekli olan müzik, sanat ve spor alanlarında ise eğitim yok denecek kadar azdır. Facebook grubumuzda üyelerimiz sık sık çocuklarının eğitimlerinde yaşadığı sıkıntıları paylaşmaktadır. Aşağıda bununla ilgili 2 örnek mevcuttur.
Bir grup üyemiz çocuğu ile ilgili şu durumu paylaşmıştır:
“Bizim için ödev tam bir kabus.Bu günümüzden örnek vereyim. Sabah elinde “100 adımda bilim” kitabıyla kahvaltıya oturdu. Kahvaltı sonrasında “zihni sinir projeler” kitabını büyük bir keyifle inceledi. Bir proje de kendisi çizdi. Basket kursuna gitti. Geldiğinde çok yorgun olduğunu ödev yapamayacağını söyledi, ancak bu esnada “icatlar” kitabını okudu. Elinde bir kağıt kalem fizik kimya birleşiminden iki proje daha çizdi. Ödevini hatırlattıkça başka başka kitaplar okudu. Sonrasında ikna oldu tek işlem yapmadan matematiği kafasında çözerek sonuçlarını yazdı. İşlem yap oğlum dediğimde tepki gösterdi. Okuldaki mutlu bir anınızı yazın ödevine yok yazdı. Enerji tasarrufuna ilgili ödeve kimyasal formüller kullanarak şekiller çizdi su olmazsa karbondioksit olur kuraklık olur anlamına gelen bir proje çizdi vb…En büyük problemimiz yazı yazmak .Okula düz yazı yazmayı bilerek gitti. El yazısına öğretmeni tarafından zorlandı, tepki gösterdi. Öğrendi ama yazı yazmayı bıraktı. Ödevleri gereksiz tekrarlar olarak görüyor ve sınıftada yazı yazmayı reddediyor. 10 kıta İstiklal Marşı ezberle ödevini çok sevdi ezbere biliyordum dedi. Tüm kıtaların anlamlarını araştırdı özenle, bir çıktı alıp çantasına yerleştirdi. Osmanlı devletini kimler yönetiyordu sorusuna padişah vezir ve sultanlar yanıtını verdi. Sultanlar kelimesini bir türlü kaldırtamadım, o zaman kadın ya da hatunlar diyebiliriz dedi. Bugün ödev okuması gereken “boz sıpa” kitabını okumayı red etti. Yatarken rahatsız oldu birlikte tiyatrolandırarak okuyalım dedi. Bütün kitabı bana okuttu. Ödevlerinin bitmesinin rahatlığı ile uyudu.”
Diğer bir grup üyemiz anaokulunda yaşadığı şu durumu paylaşmıştır:
“Oğlum 2 yaşında kendince resim yapmaya başladı. Ancak renkleri ögrenmek konusunda inatçıydı. Sürekli siyah boya kullaniyordu. Renkli yapmasını istedigimde kabul etmiyor bildigini okuyordu. 3,5 yasinda yuvaya gönderdim. 3 gun sonra eve geldiginde yuvaya gitmek istemediğini, yuvada kurallar olduğunu onun özgürlük istedigini söyledi. Ozellikle resimlerinde renk kullanmasi icin baskı yapıldığını fakat bunu istemediğini belirtti. Ben de öğretmenleriyle konuştum, oğlumun surekli siyah tercih ettigi icin (giysileri için de gecerliydi) depresif olmasindan endise ettiklerini soylediler. Ama hayir oğlum mutlu bir cocuktu. Ben renk konusunda israr edilmemesini istedim. Zor da olsa format dışı uygulamayi kabullendiler. Gerci farketmeyecekti, oğlum kararlari konusunda dirençlidir daima.  Sonuc olarak siyah boyayla yapilan ciziktirmeler yavas yavas muhtesem kara kalem tablolara dönüştü. Halen renk kullanma konusunda hevessiz olsa da özellikle Van Gogh tablolarini taklit etmekten keyif aliyor.”
Bu 2 örnekde de velilerimiz çocukları için uygun yolları kendileri bulmuşlardır. Bazı çocuklarımızın aileleri ise uygun yolları bulamamakta, sonuç olarak okulda uyumsuzluk yaşayan çocuğun  tasdiknamesi verilerek okuldan uzaklaştırılmaktadır. Ne kadar acıdır ki geleceğimiz için bu kadar önemli olan potansiyeller anlaşılamadıkları için harcanmaktadır. Aile ve çocuk hak ettiği eğitimi alamadığı gibi çoğu zaman okul idaresi tarafından kötü davranışa maruz kalmaktadır.
Hedefimiz
Üstün yetenekli çocukların ailelerini bu konuda bilinçlendirmek.  Bu şekilde ailelerin eğitim süreçlerine daha etkin katılımını sağlamak, donanımlı , yetkin anne-babalar olabilmelerine imkan vermek  bununla birlikte verimli, sağlıklı, mutlu ve kendini gerçekleştirebilmiş çocuklar yetiştirmek.
Çocuğumuza zeka testi yaptırdık ve üstün yetenekli çıktı, şimdi ne olacak?
İşin bundan sonrası gerçekten zor, çünkü bu konuda velilerin kafası oldukça karışık. Biz de tam  bu alanda ailelere uzmanlarımızla ve deneyimlerimizle yardımcı olmak istiyoruz.
Neler yapacağız?
Şubat ayında ilk veli toplantımızı gerçekleştireceğiz. Uzman sunumunun ardından veli sıkıntıları, eğitim süreçlerinde yaşanan zorluklar vb. aklınıza gelebilecek her türlü konuda veli paylaşımları olacaktır. Velilerimizin sorduğu sorular uzman tarafından cevaplanacak ve deneyimler paylaşılacaktır. Toplantılarımız tüm anne-babalara açık ve ücretsiz olacak, isteyen herkes katılabilecektir. Çocuğuna test yaptırmış olan anne babaların yanında bu konuya ilgi duyan, çocuğuna test yaptırıp yaptırmamak konusunda kararsız olan veya sadece destek vermek isteyen diğer anne babaları da toplantımıza bekliyoruz.
Thomas JEFFERSON’un dediği gibi “en büyük eşitsizlik , eşit olmayanlara eşitmiş gibi davranmaktır”.
Üstün yetenekli çocukların topluma faydalı insanlar olabilmeleri için bilinçlenmiş ebeveynlere ve üstün yetenekli çocuklara uygulanan özel eğitime ihtiyaç vardır. Bu aynı zamanda anayasal bir haktır. Bu oluşumda bize destek olmak isteyenleri mutlaka facebook grubumuza üye olmaya davet ediyoruz.  Yaşamı farklılıkları ile kabul eden herkesin desteğini bekliyoruz, sevgilerimizle…
Twitter adresi    :ÜYÇ AİLE PLATFORMU    @UYCAP
Email             : flzgnsr@gmail.com

Çocuk İstismarına Hayır!

 Çocuk İstismarına HAYIR! #çocukistismarınahayır
Fikirdenk’in düzenlediği ve unnadó’nun sponsor olduğu “Çocuk İstismarına Karşı Ebeveyn Bilinçlenme Semineri”nde “Cinselliği çocuklarımıza kaç yaşında ve nasıl anlatmaya başlıyoruz?” “Cinsel istismar nedir ve nasıl fark ederiz?” “Fark edildiğinde ne yapılmalı?” ve “Kanunlar ne diyor? Hukuki süreç nasıl işliyor?” gibi sorular tartışıldı. Avukat Ebru Arayan, Avukat Seray Uysal ve Psikolog Pınar Mermer’in konuşmacı olarak katıldığı seminere “İnternet Anneleri” online katılım desteği verdi.
 
unnadó, www.fikirdenk.com’un düzenlediği ve www.internetanneleri.com’un online katılım desteği verdiği “Çocuk İstismarına Karşı Ebeveyn Bilinçlenme Semineri”ne sponsor oldu.
 
Türkiye’de son on yılda rapor edilen çocuk istismarı sayısı 250 binin üstünde. Ayrıca, dünya suç sıralamasında ülkemiz 3. sırada. En son verilere göre, sadece 2012 yılında Türkiye genelinde çocuklara karşı cinsel istismar için rapor edilen vaka sayısı yaklaşık 19.000. 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55’i, 10-15 yaş arası çocukların yüzde 40’ı aile içi istismara maruz kalıyor.Toplum baskısı, aile tepkisi gibi kavramlar yüzünden kayıt dışı olan gerçek sayının ne olduğu ise hiç bilinmiyor.
 
Psikolog Pınar Mermer konuyla ilgili şunları söyledi: “Cinsellik kültürümüzde bir tabu. Cinsellikle ilgili gerekli bilgiyi almayan çocuklar istismara çok açık oluyor. Ailelerin uzmanlardan ya da konuyla ilgili kitaplardan destek alarak çocuklarını kısa ve net yanıtlarla bilgilendirmeleri önemli. Ayrıca çocuklarınızın sosyal medya hesapları varsa onları kimlerin takip ettiğini kontrol etmelisiniz. Çocuklarda aniden ortaya çıkan alt ıslatma, yalan söyleme, uyku sorunu, tırnak yeme, kabuslar, vb. pek çok durum cinsel istismar göstergesi olabilir. Küçük yaşlardaki cinsel istismar, hayat boyu yaralar bırakabiliyor. İleri yaşlardaki yeme bozukluklarının, cinsel bozuklukların temelinde cinsel istismar yatıyor olabilir. Aynı şekilde, çocuklarıyla ilişkilerinde sıkıntı yaşayan ebeveynler de çocukluklarında cinsel istismara uğramış olabilir.” 
 
Avukat Ebru Arayan ve Avukat Seray Uysal konunun hukuki boyutu konusunda izleyenleri aydınlattı. Ebru Arayan, “Çocukların cinsel istismarı konusunda, bunu yapan kişi bir yetişkin olabileceği gibi daha büyük bir çocuğun daha küçük bir çocuğu tacizi örneklerine de rastlanıyor” dedi ve konuyla ilgili yasal bilgiler verdi.   
 
Seray Uysal ise şunları ekledi: “Yakın akrabalar tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar durumunda ceza süresi, eve daha rahat girip çıkılabilmesi dolayısıyla artıyor. Yine de çocukların cinsel istismara maalesef en çok yakınlarından maruz kalabildiğini görüyoruz. Çocukların cinsel istismarı konusuyla açılan davalar, kamu davası kapsamında işlem görüyor. En büyük güçlük olayın ortaya çıkarılması. Bir cinsel istismar şüphesi ya da tanıklığı olan herkesin en yakın savcılığa başvurması çok önemli.”
 
*basın bülteni aynen aktarılmıştır.

kardeşim giysin!

bir çoğunuzun blogunu takip ettiğine inandığım SoranAnne, kayıtsız kalamayacağınız bir projeyi hayata geçirdi. ‘Kardeşim Giysin‘ tahmin edeceğiniz üzere bir yardımlaşma, paylaşma çağrısı.
 
Soran Anne yani Çiğdem Özdemir’i, şeker blogunun yanısıra Zuzucan‘lardan da tanıyor olabilirsiniz. Zuzucanlar %100 el emeği örgü bebekler,  sadece yün ve içine doldurulan silikon malzemeden ibaretler. sigara içilemeyen ortamda üretiliyor, ev hanımlarına ek gelir sağlıyorlar. 
 
bu proje ise daha farklı. bakın Çiğdem’in çok heyecan duyduğu bu projeyi, çocukları Kerem ve Elif nasıl anlatıyor KardesimGiysin.com‘u; 
Kardeşim Giysin desteğinizi bekliyor.

Bazılarımız hayata şanslı başlarken, bazılarımız daha az şanslı olabiliyor.Bazılarımızın dolabında 10 ayakkabı varken, bazılarımız 1 tanesi için aylarca bekleyebiliyor.Artık kullanmadığımız “bebek-çocuk” kıyafetlerimizi “dolapta beklemesin, kardeşim giysin” diyerek vermek istedik.
Siz büyüklerimizin fikirleri ve desteğiyle bir sürü “bekleyen kardeşlerimiz”in artık “mutlu kardeşlerimiz” olması dileğimiz.
Biz okuma – yazma öğrenene kadar işleri vekaleten annemiz yürütüyor.www.kardesimgiysin.com
SevgilerElif & Kerem

sizler de ‘kardeşim giysin’i aşağıdaki adreslerden takip edebilir, bu güzel paylaşıma nasıl destek verirsiniz öğrenebilirsiniz. 

yolun açık olsun Soran Anne! bu güzel girişimin için binlerce teşekkür..

www.kardesimgiysin.com

kardesimgiysin@gmail.com
ipek süer

Koruncuk Kupaları

Türkiye’nin ilk anne, baba ve çocuk alışveriş kulübü unnadó başlattığı sosyal sorumluluk kampanyasıyla Koruncuk Vakfı’na destek oluyor! unnado.com’da satılmaya başlanan Koruncuk kupalarından elde edilen tüm gelir, Koruncukların eğitimi için bağışlanıyor.
unnadó ile Koruncuk Vakfı el ele verip anlamlı bir kampanyaya imza atıyor. unnado.com’da başlayan kampanyayla satışa çıkan Koruncuk kupalarının satışından elde edilen tüm gelir Koruncukların eğitimi için bağışlanıyor.
Koruncuk Vakfı Hakkında
1979 yılında kurulan Koruncuk Vakfı (Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı) Bolluca Çocukköyü’nde kişisel varlığı tehdit altında olan, ihmale uğramış Koruncukları, sevgiyle yaşatıyor, büyütüyor ve eğitiyor. Onları, sağlıklı ve kendi ayakları üzerinde duran bireyler haline getirip, topluma kazandırıyor.
Koruncuk kampanyası ile ilgili daha geniş bilgiyi www.unnado.com sitesinden öğrenebilir; Koruncuk Vakfı’nın faaliyetlerini www.koruncuk.org sitesinden takip edebilirsiniz.
İlgili kişi:
Dilek Özcan
Marjinal Porter Novelli
0212 219 29 71
 
unnado.com hakkında
unnadó, anne, baba ve çocuklara özel, markalı ürünlerin bulunduğu, üyelerine özel indirimler ve ayrıcalıklar sağlayan bir internet alışveriş sitesidir. unnado.com üyeleri, seçkin markalı anne, baba ve çocuk ürünlerine %90’a varan indirimlerle sahip olma şansı bulurlar. unnadó’ya üyelik ücretsiz olup, üyelik işlemleri kolay ve hızlıdır. Arkadaşlarını davet eden unnado.com üyelerinin hesaplarına, davet ettikleri kişilerin üye olup, siteden yaptıkları ilk alışverişten 21 gün sonra 10 TL indirim çeki yansıtılmaktadır.

basın bülteninden derlenmiştir.

Ekonomiye Kadın Gücü

Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş’te “Grameen Bank” altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye’de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus’un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye’de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı’nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

ekonomiyekadiningucu
Bir bumads advertorial içeriğidir.
 
 

Bir Annenin Teknoloji ile İmtihanı